Kesinlikle mesele devlet olunca, bayrak olunca, milletin bekası olunca ve ezanların gökyüzünde çınlaması olunca tüm önceliklerimizi geri plana atar, varsa yoksa kutsallarımız deriz.

Aidiyet duygusuna sahip her insanın, aidiyet duyduğu gerek dini ve gerekse milli konularda mücadele etmesi en doğal hakkı ve haktan da öte ben insanım diyebilenin görev ve sorumluluğudur.

Bu nedenle ülkemizin etrafında ve onu direk ilgilendiren dünyanın her noktasında olan olaylara taraf olmamız kadar doğal bir şey yoktur. Birde bunun üzerine yüz yıllardır Allah’ın izniyle bayraktarlığını yaptığımız yüce dinimiz İslam mevzubahis olunca sesimizin yüksek çıkması kadar doğal bir şey yoktur.

İşte bu bağlamda terör devleti İsrail’in Gazze’de uygulamış olduğu eşi görülememiş şiddete ülkemizin en üst perdeden tepki vermesi doğaldır.

İnsan bir kere ölür. Elbette din ve devlet ilelebet payidar kalmalı. İşte bu ebede kadar devam etmesini istediklerimiz için bir kere öleceğimizi bilerek en ağır tepkiyi vermemiz gerekir.

Devleti yöneten başta Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı elbette açıklamaları ile tepkilerini veriyorlar. Yeterli mi? Bana göre hayır. Ama ali devletin tecrübeli yöneticileri tepkiyi bu kadar veriyorlarsa buna da diyecek bir şeyimiz yok. Zira bendeniz çekelim kılıcı yürüyelim Siyonistlerin üzerine derken, daha diplomatik kelimelerle devletimizin yetkilileri düşüncemize tercüman olmaya çalışıyor.

Devlet yönetiminden bu denli tepkiler gelirken Allah var muhalefette genel anlamda Filistin’e destek amaçlı açıklama yaptılar. Ancak tamda burada kendini çok akıllı gören bazıları başladı Araplar üzerinden bazı olguları hatta daha açık kelimelerle İslam’a olan kinlerini kusmaya.

Efendim Araplar bizi arkamızdan vurdu, efendim bizim ne zaman başımız belaya girse hiçbir Arap ülkesi ardımızda durmadı demeye. Kendilerince verdikleri örneklerde haklılık payları da var.

Peki; diyelim ki bazı Araplar biz ne zaman tökezlesek bir çelme takmayı kendilerine görev bildiler diyelim.

Bu genele yayılabilir mi?

Yani bir polis on kuruş rüşvet aldı diye emniyet teşkilatı, bir sağlık görevlisi yoğun bakımdaki hastayı taciz etti diye sağlık teşkilatını, bir öğretmen öğrencisini falakaya yatırdı diye Milli eğitimi tamamen suçlu addetmek ne kadar doğrudur. Hatta eşine şiddet uyguladı diye tüm erkekleri, edepsizlik yaptı diye tüm kadıları suçlamak doğru olur mu?

Tabi ki biliyorum devlet olmak ayrı bir olaydır. Elbette biliyorum devletlerde hele yönetim kademesinde olan birinin her sözü tüm devleti bağlar. Ama o devletin içinde farklı düşüncede olanları da unutmamak gerekir.

Gelelim başa.

Sen gel bir milletin yüzyıllardır toprağı olan yerlere cebren ve hile ile gir ve orada yerleş. Sonra da buradan gidin burası benim toprağım diyenlere misket bombaları, fosfor bombaları ile dünyandaki taraftarlarını da ardına alarak müdahale et.

Araplar arkadan vurdu da İsrail ve onun destekçileri bize daha mı yakın?

Gazze’de olan katliama sessiz mi kalalım. Müslümanların Yahudi saldırıları altında ezilmesine gözümüzü mü kapatalım?

Dünya Müslümanlarının özellikle Filistin de olanların derdi ile dertlenen herkes; Babasının ardına saklanan çocuğun ve ona siper olan babasının İsrail askerleri tarafından nasıl vurulduğunu nasıl katledildiğini hatırlar.

Ne yapalım sesimiz çıkmasın mı Arap bunu yaptı, İngiliz bunu yaptı, Fransız şunu yaptı diye. Çocuklar bebekler, kadınlar, ihtiyarlar ayrım yapmadan İsrail ve onun destekçileri tarafından temin edilen silahlarla öldürülüyor.

Sen kediyi köşeye sıkıştır. Sürekli elindeki çomakla dürt, yüzüne gözüne vur, ıstırap ol. Ondan sonrada kedi tırmalayınca nankör olsun öyle mi?

Elektriği kesilen, suyu kesilen, ekranlardan bangır bangır Ortadoğu’yu değiştireceğiz diyenlerin parmaklarını salladığı, buradan çıkın gidin dedikleri yerin öz vatanları toprakları olduğu insanlar için ses çıkarmak Araplara yardım olarak algılansın öyle mi?

Rahmetli Erbakan’ın söylemi ile “Hadi oradan, hadi oradan…”