İnsan… Rabb’in yeryüzüne gönderdiği en değerli varlık. Akıl ile donatılmış, irade ile sınanmış. Önüne iki yol konulmuş: Biri nurdan, biri karanlıktan. Biri huzura, diğeri azaba çıkar. Ve insan, çoğu zaman kendi nefsinin sesini dinleyerek bu yollardan birini seçer.
Peki, cennet gibi bir nimet varken, Rabb’imizin hoşnutluğu ve ebedî saadet varken, neden insan bazen cehennem yolunu seçer?
Aslında kimse doğrudan kötülüğü istemez. Ama nefsin fısıltısı öyle güçlüdür ki, geçici hazları sonsuz nimetlerin önüne geçirir. Şeytan insanın kulağına tatlı tatlı fısıldar: “Hemen keyfini çıkar, kimse görmüyor, sınırları aş, özgürlüğünü yaşa.” O an insan, geçici bir haz uğruna ebedî huzuru unutur.
Allah, insanı denemek için yaratmıştır. Kur’an’da Rabbimiz buyuruyor:
“O sizi bir tek nefisten yarattı. Ondan da eşini yarattı. Ve ikisinden birçok erkek ve kadın türetti. Allah’tan korkun; adını anarak birbirinizden dilekte bulunun. Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa, 1)
Bu ayet, insanın hayat yolculuğunda ne kadar sorumlu olduğunu, her davranışının izlenmekte olduğunu hatırlatır. Cennet, sabır, tevazu, merhamet ve Allah’a yönelmek ister. Cehennem ise acelecilik, kibir, bencillik ve öfke ile beslenir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
“Cennetliklerin en üst mertebesinde olanlar, kalbinde şüphe ve kin olmayanlardır.” (Tirmizi)
Demek ki cennet, sadece ibadetlerle değil, gönlün temizliğiyle de kazanılır. İnsan, kendi nefsini alt edebilirse, Rabb’ine yaklaşabilir. Ama çoğu zaman nefis, insana “anlık haz”ı güzel gösterir ve kalbi karartır.
Düşünsene… Cennet, sabır ve güzel ahlak ister. Günlük yaşamda bazen küçük bir haksızlık yapmamayı seçmek, başkasına yardım etmek, öfkeyi dizginlemek zor gelir. Ama işte tam da bu seçimler, insanı ebedî huzura taşır.
Kur’an’da Rabbimiz bir başka ayetinde şöyle buyuruyor:
“Kim iyilik yaparsa kendi lehine yapmıştır; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbiniz karşılığında yaptıklarınızı size bildirecektir.” (Kasas, 84)
İşte insanın sınavı buradadır. Kimi günahlara yenilir, kimi günahlardan kaçınır. Kimi nefisini tatmin eder, kimi Allah’ın rızasını.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir başka hadisinde buyuruyor:
“Mümin, Allah’a yakın olmak için kötülükten kaçınandır. Kötülük, kalpteki karanlıktır; iyilik ise ruhun ışığıdır.” (İbn Mace)
Cehennem yolu çoğu zaman yumuşak başlar, tatlı gelir, ama sonunda ateşle kaplıdır. Cennet yolu dikenli görünür, sabır ister, fedakarlık ister, ama sonunda ebedî huzur ve tarifsiz bir saadet vardır.
İnsanoğlu bazen kendi karanlığını tanımadan ışığın kıymetini anlayamaz. Ama kim gönlünü Allah’a yöneltirse, nefsini kontrol ederse, işte o insan anlar:
Cennet sadece bir yer değil; iyi olmayı seçen kalplerin ödülüdür.
Rabbimiz merhamet sahibidir ve bir kulunu ebedî ateşe atacak kadar acımasız değildir. Ama kul, kendi nefsine yenildiğinde, kendi seçtiği yoldan dolayı bedel öder.
Hulâsa hayat kısa, nefis güçlü, dünya geçici. Ama Rabb’in huzuru, cennet yolu ve ebedî saadet sonsuzdur. Kalbin doğru yönü seçtiğinde, geçmiş hatalar bile aydınlanır. Ve insan anlar ki, cennet varken cehennem yolu seçmek, sadece kendi nefsine aldanmaktır.
Selam ve dua ile...