​Mekke’de, Umre vesilesiyle bulunduğum bu mübarek topraklarda, hayatın ve aşkın en saf halini bir kez daha idrak ettim. Yürekleri dağlayan bir menkıbe, hep aklımda tazedir: Yıllar önce Bosna'dan kalkıp, Resulullah aşkıyla Medine’ye gelen ve tam bir hafta Ravza-i Mutahhara'dan çıkmayan Mestan. Maksadı hasıl olunca, "Biraz dinlen, yemek ye" diye oradan çıkarıldığı an, ruhunu Rabbine teslim eden o kutlu aşık... Bu, aşkın son durağıdır; bir insanın sevdiği uğruna yaşamayı bitirdiği o yüce makam. Ben Mestan’ı, sadece okuduğum bir menkıbe sanırdım. Ta ki, otelimin önünde Volkan’la karşılaşana dek.
​​Edirne’den, tek başına, bir şirkete bağlı olmadan Umre’ye gelmiş 30-35 yaşlarında bir genç. Yanıma geldi ve içten bir feryatla sohbete girdi: “Her şeyi bıraktım da bu sigarayı bırakamadım.” Bu basit cümledeki çaresizlik, aslında iki ay önceki hayatının bir özetiydi. Volkan, bana bir gece titreyerek uyanışını anlattı. Sebepsiz, plansız, hiçbir dünyevi baskı olmadan… O titreme, kalbine düşen ilahi bir çağrıydı. Hemen eşinin kitaplarından namaz kılmayı öğrenmiş, o gün sabah namazını kılmış ve içine doğan sarsılmaz bir kararla buraya, Kâbe'ye gelmişti.
​Volkan'ın hikayesi, Mestan'ın zamansız aşkının günümüzdeki yansımasıydı. Mestan, Resul'ün huzurundan ayrılmaya dayanamayıp öldü. Volkan ise, günahın kirli dünyasından kurtulmaya dayanamayıp, iki ay içinde kendini Beytullah'a attı. Birini vuslatın doygunluğu öldürdü, diğerini tövbenin şiddeti diriltti.
​Şunu anladım ki, bir insanı Allah sevince, sebepler silsilesi anlamsız kalıyor. İki ay öncesine kadar alkol, uyuşturucu, eşine şiddet... Her türlü kötülük onun dünyasındayken, şimdi günde üç saatini sadece otelde yemek ve banyo ihtiyacına ayıran, kalan her anını Kâbe’de geçiren bir dervişe dönüşmüştü.
​​Ertesi gün, Volkan’ın anlattıkları ve gösterdiği video ise, beni Mestan’ın menkıbesi kadar derinden sarstı.
​Tavaf esnasında gözyaşları sel olmuş, o anki duygularının herkese ibret olmasını istediği için cep telefonundan sosyal medyada canlı yayın açmış. Kamera kayıttayken, Kâbe’ye yapışmak, oracıkta af dilemek arzusuyla yürümeye başlamış. Bana gösterdiği videoda, kalabalık bir deniz gibiydi ama tam önünde, yürüdüğü istikamette sanki bir el tarafından itiliyormuşçasına insanlar kenara çekiliyor, ona adeta bir yol açılıyordu.
​O yol, Rükn-ü Yemani’ye kadar bomboş uzandı.
​Herkes bilir, orası ne kalabalık olur, izdihamdan yanına yaklaşılmaz. Ama Volkan tek başınaydı. Yanağını Kâbe’ye dayadı, elinde hâlâ açık olan canlı yayınla: “Ben her türlü uyuşturucu, alkol, her şeyim vardı. Eşime şiddet yapar, herkesi kırardım. Allah’ım n’olur beni affet!” diye tüm gücüyle feryat ediyordu. O an, ne etraftaki tavaf edenler, ne de görevliler dönüp bakıyordu. Sanki Kâbe, o gün sadece Volkan ile konuşuyordu.
​Hatta bir asker geldi; elini Rükn-ü Yemani'ye uzatmaya çalışan insanları adeta Volkan için uzaklaştırıyor, onun tövbe anına kimseyi yaklaştırmıyordu. Volkan'ın gözyaşları, Kâbe'nin taşa tecelli eden merhametiydi.
​​Yanımda duran bu genç, tam da bu yüzden benim için İkinci Mestan’dı. Mestan'a Medine'de huzur, Volkan'a Mekke'de tövbe ve özel bir yol bahşedilmişti. Volkan’ın gözyaşları, kalabalığı yarıp ona özel bir alan açan ilahi bir manyetizmaydı.
​Bana dönüp, "Abi, seni gördüm. Sen okuyorsun, anlatıyorsun. Yarın Kâbe’ye giderken benimle gelir misin? Ben yapıyorum ama sen oku ben tekrar edeyim de, bana tavaf yaptır, olur mu?" dedi.
​Evet, yarın Volkan ile Kâbe’ye gideceğim. Ama ona okuyup tekrar ettirmek için değil. Ben o gün, Volkan’ın istediği dualardan kendime de istemek için gideceğim. O’nun samimiyetiyle açılan o mübarek yola sığınmak için. Çünkü anladım ki, burada Allah’ı sevenler var, bir de Volkan gibi, günahın en dibinden kalkıp Allah’ın kendine özel bir yol açtığı Allah’ın sevdikleri var.
​Bu, bir ibrettir: Tövbe samimi olduğunda, Allah ne zamanı, ne mekanı, ne de kalabalığı önemser. Kâbe bile size yol açar. Ben de Volkan'ın gözyaşlarıyla açılan bu yoldan yürüyüp, O'nun saf tövbesinden feyz alarak, o ilahi sevgiye mazhar olmayı dileyeceğim.
Ne Mestanlar ne Volkanlar var görebilene bilebilene...
Selam ve dua ile...