Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda, savaşların hiçbirinde gerçek bir kazanan göremeyiz. Kimi toprak kazanır, kimi güç… ama sonunda herkes biraz insanlığını kaybeder. Çünkü savaş, yalnızca cephede değil; vicdanlarda, kalplerde ve insanlığın ortak hafızasında açılan bir yaradır. Bu nedenle denir ki: “En kötü barış bile savaştan iyidir.”
Gazze’de aylardır yaşanan insanlık dramı, çağımızın en büyük utanç tablolarından biri oldu. On binlerce masumun, kadınların, çocukların, yaşlıların can verdiği bu katliam artık nihayete ermiş gibi görünüyor. Evet, barıştan söz ediliyor. Ancak bu barışın kalıcı olup olmayacağı, tarafların ne kadar samimi davranacağıyla doğrudan ilgilidir.
İsrail’in, bugüne kadar yaptığı anlaşmalara nasıl davrandığını tarih çok iyi biliyor. Bu yüzden bugün atılan imzalar, yüreklerde tam anlamıyla bir güven duygusu oluşturmuyor. Çünkü barış, sadece bir kâğıt üzerindeki imzalarla değil, vicdanlarda verilen sözlerle yaşar.
Burada en büyük sorumluluk, dünya ülkelerinin omuzlarındadır. Özellikle de bu zulme yıllarca sessiz kalan, hatta dolaylı yoldan destek veren Amerika’nın… Eğer gerçekten kalıcı bir barış isteniyorsa, artık taraf tutmaktan, çifte standarttan, menfaat hesaplarından vazgeçilmelidir. Zira her menfaatin üzerinde bir insanlık değeri vardır.
Gazze’de akan kanın durması elbette sevindirici. Fakat bu sadece bir başlangıç olmalı. Asıl sınav, bu barışın korunması ve bir daha hiçbir çocuğun top mermisi sesleri arasında uyanmamasıyla verilecektir.o
Unutmayalım:
Savaşın kazananı olmaz.
Barışın kaybedeni ise hiç olmaz.
Yeter ki barış, adaletle yoğrulsun, samimiyetle beslensin.
Selam ve dua ile...