
Hayatın bitmeyen koşturmacasında, zamanın bizi bir yaprak gibi oradan oraya savurduğu günlerde, kendine küçük bir mola vermeyi unutma. Çünkü insan en çok kendini ihmal eder; önce çevresini düşünür, işini düşünür, sorumluluklarını düşünür… Ama bir noktada durup, yeniden nefes almayı hatırlamazsa, ruhu yorulur, kalbi ağırlaşır.
Bazen hayatın gürültüsü öyle baskın olur ki, içimizdeki ses tamamen susar. İşte tam o anlarda durup kendi kendine sorman gerekir:
“Ben ne yapıyorum?”
Bu soru basit gibi görünür ama cevabı insanı derinden sarsar. Çünkü kendini sorgulayabilen insan, hayatının direksiyonunu yeniden eline alır. Adımlarının nereye gittiğini, duygularının neye yöneldiğini, düşüncelerinin hangi duvarlara çarptığını fark eder.
İnsanları sorgulamadan önce kendini anlamak gerekir.
Başkasının hatasını ararken, bazen kendi içimizde yıllardır düzeltmeyi ertelediğimiz yaralar duruyor olabilir.
Başkasının davranışını yargılarken, belki de bizim fark etmediğimiz eksikler daha görünürdür.
O yüzden önce aynaya bakmak cesaret ister; ama o aynada kendini tanıyabilen kişi, dünyayı da daha adil ve daha aydınlık görmeye başlar.
Dinlenmek, durmak, nefes almak zayıflık değildir. Aksine; insanın kendine verdiği değerin en güçlü göstergesidir. Çünkü mola veren insan, yola daha bilinçli devam eder.
Düşüncelerini toparlar, kalbini arındırır, niyetini tazeler.
Ve unutma…
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, kendi iç yolculuğuna zaman ayırmayan kişi, dış dünyanın kalabalığında kaybolmaya mahkûmdur.
Kendini sorgulayan kişi ise kendi ışığını bulur, yönünü belirler ve başkalarına da örnek olacak bir dinginlik taşır.