Kâbe’yi sevmek, Kâbe’nin Rabbini sevmektir. Onun Habibi Resûlullah’ı sevmektir. Bu sevgi, beşerî hiçbir aşka benzemez. Bu aşka düşen, Kâbe’yi yani aşkını görmek için can atar. Maddî ya da manevî hiçbir engel bu özlemi dindiremez. Çünkü bu aşk, kalbin derinliklerinde yeşerir, gözyaşlarıyla büyür.
Kâbe’ye yönelen gönüller bilir ki orası taşla, duvarla sınırlı bir bina değildir. Orası, Allah’ın emriyle inşa edilen, kulluğun merkezidir. O kapıya varmak, bir ömür boyu süren bir hasretin vuslata dönüşmesidir. Kâbe’ye bakarken gözlerden süzülen yaş, yalnızca özlemin değil, teslimiyetin, mahcubiyetin, affedilme isteğinin ifadesidir.
Kâbe aşkı, bir yolculuğun adıdır aslında… Nefsin kirlerinden arınmanın, dünya yüklerinden sıyrılmanın, kalbin Rabbine dönmesinin yolculuğu. Her tavafta insan kendi etrafında döner gibi döner; her adımında bir günahından arınır, her tekbirinde bir perde kalkar kalbinden.
Bu aşkın dili sessizdir ama tesiri büyüktür. Herkes bu sevdayı anlayamaz, çünkü Kâbe’ye giden sadece bedendir; asıl yolculuk kalple yapılır. Rabbim, gönlünde bu aşkı taşıyan herkese Beytullah’a kavuşmayı, o mukaddes iklimde gözyaşlarıyla secde etmeyi nasip eylesin.
Selam ve dua ile...
KÂBE AŞKI
FAZLI GÜVENTÜRK
Yorumlar