İnsan, yaratılışı gereği hata yapabilen bir varlıktır. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan acelecidir” (Enbiyâ, 37) buyrularak, beşerin eksik ve kusurlu tarafı hatırlatılmıştır. Hata yapmak insana mahsustur; önemli olan hata karşısında takınılan tavırdır.
Ne var ki insan çoğu zaman kendi kusurlarını örtmeye, başkasınınkini ise büyütmeye meyleder. Oysa Resûlullah (s.a.v.), “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz, onu küçük görmez” buyurarak başkasını kınamak yerine kardeşlik hukukunu gözetmeyi öğütlemiştir.
Kur’an’da, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira bazı zanlar günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, birbirinizi gıybet etmeyin” (Hucurât, 12) emriyle, başkasının hatasını araştırmak ve dilimize dolamak yasaklanmıştır. Çünkü insan, başkasının yanlışlarını konuşa konuşa kendi eksikliklerini unutmaya başlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kendi ayıbını bırakıp da insanların ayıplarıyla uğraşan kimse helak olur.”
Bu hadis, müminin önce kendi nefsini ıslah etmesi gerektiğini açıkça ifade etmektedir.
Her insanda bir güzellik mutlaka vardır. Allah’ın isimlerinden biri de el-Cemîl’dir (Güzel olan). Güzel olan Allah, kullarında da güzellik yaratmıştır. Bizim görevimiz o güzellikleri görmek ve onları ortaya çıkarmaktır.
Resûlullah (s.a.v.) buyurur:
“Birbirinizi kıskanmayın, birbirinize kin tutmayın, birbirinizi çekiştirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”
Mümin, kardeşinde kusur aramak yerine, onda Allah’ın lütfettiği güzel bir yönü fark etmeye çalışmalıdır. Bu bakış açısı hem kalbi huzura kavuşturur hem de insanlar arasındaki bağı kuvvetlendirir.
Kendi kusurunu görüp düzeltmeye çalışan insan, başkalarının iyiliklerini görmeye başladığında gerçek olgunluğa ulaşır. Böyle bir bakış açısı, hem bireyin hem toplumun huzur kaynağıdır.
Kur’an’ın ve sünnetin bize öğrettiği ahlak şudur:
Başkasının hatasıyla uğraşma, kendi kusurunu düzelt.
İnsanların kötülüklerini değil, iyiliklerini gör.
Eleştirmek yerine dua et, kınamak yerine destek ol.
Dua ile...