
Fikir ayrılınca
Fikir ayrılığı insanlık tarihinin en doğal sonuçlarından biridir. Her insan kendi geçmişiyle, yaşadıklarıyla, biriktirdikleriyle düşünür. Fakat ne zaman iki insanın yolları kesişse, fikirler çatışmaya başladığında, çoğu zaman konuşmak bir arayış değil, bir dayatma haline gelir. İnsan, karşısındakini dinlemek yerine, kendi zihnindekini kabul ettirmek için çabalar. Tartışmanın amacı hakikati bulmak değil, karşıdakini alt etmek olur. Çünkü çoğu kimse tartışırken haklı olmak için konuşur, anlamak için değil.
İnsanlar, özellikle bilgiye kolay erişebildiğini düşündüğü bu çağda, kendi doğrularını sorgulamaktan iyice uzaklaştı. Birkaç video izleyip, birkaç yazı okuyup, birkaç cümle ezberleyince, bilgi sahibi olduğunu sanıyor. Oysa bilgiyle bilgelik aynı şey değildir. Bilgi toplamak kolaydır ama onu yorumlamak, karşılaştırmak, farklı bakış açılarına açık olmak ise emek ister. Fakat çoğu kişi buna yanaşmaz. Kendi bilgisi dışındaki her şeyi tehdit gibi görür. Dinlemek zor gelir, anlamak ise zahmetli. Bu yüzden insanlar susmaz. Herkes konuşur ama kimse birbirini duymaz.
Karşındaki ne kadar makul konuşursa konuşsun, kendi fikrine ters düşüyorsa hemen savunmaya geçer. Çünkü o fikir artık sadece bir düşünce değildir; kimliğin bir parçası olmuştur. Tartışmayı kaybetmek, fikrinin zayıflığı değil, kendisinin yetersizliği gibi algılanır. Bu yüzden uzlaşmak zayıflık, esnemek tehdit, kendisini eleştirmek ise ihanettir. Hâlbuki düşüncede değişim, bir ihanet değil; gerçeğe doğru yolculuğun doğal ve edice bir parçasıdır.
Ve belki de bu yüzden, bir masa etrafında toplanan insanlar artık aynı dili konuşamıyor. Herkesin sesi var ama yankı odasındaymış gibi, sadece kendi söylediklerini duyuyor. Ortak doğru diye bir şey aranmıyor, çünkü kimse gerçekten bilmeyi istemiyor. Herkes sadece kendi haklılığını onaylatmak istiyor. Fikir ayrılığı artık düşünce zenginliği değil, savaş sebebi haline geldi. Ne yazık ki insanlar, tartışmayı hâlâ kazanılması gereken bir kavga sanıyor.