Doğanın kanunudur sanki yoksulun çile çekmesi, varsılın sefa sürmesi.

Önce sanayi devriminde kirletmeye başladılar dünyayı, atmosferi. Sonra yeraltı kaynaklarıyla sömürdüler Afrika'yı.

Keşfedince Amerika'yı yediler bitirdiler koskoca kıtayı.
Elleri sokakları kirlenmesin diye kirli sanayileri az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere aktardilar. Çöplerini yoksullara toplattılar koklattılar. Arkasından " aman ha çevre çok önemli" kirletmeyin dediler.
Elektronik çöplerini Asya'daki yoksullara ayiklattılar. Saymakla bitmez varsıl dünyanın yoksul dünyaya ettikleri.

Şimdi sıra kendi ayak izlerini sildirmek için mevzuat yaratıyorlar. Karbonla kirletmeyin suyu tüketmeyin. Ürettiği kuş kadar olan ülkelerden iyilik yapar gibi kirletme hakkı satın alıyorlar, alacaklar, gelip senin doğanı mahvedip maden arayacaklar, üç tane ineğinin tezeğini yasaklayacaklar. Tukettikleri doğal kaynakların suçunun cezasını yoksul ülkelere çektirecekler adına gelişmişlik diyecekler. Muhtaç bıraktığına her şeyi yaptırırsın.

Büyüklü küçüklü savaşlarda patlayan bombalar atmosfere bir şey yapmıyormuş gibi dünya silah sanayii alabildiğine büyüyor. Gazze'de patlayan bombalar hem insanlığı hem de o çok önem verdikleri (!) çevreyi katlediyor.

Karbon ayak izi, su ayak izi dolaylı olarak seyahat özgürlüğünü, su kullanma özgürlüğünü kısıtlayacak. Bu gene yoksulları vuracak, denizlerden içme suyu elde etmeye başladılar, biz zeytinlerimizi kesmeyelim, madenlerimizi peşkeş çekmeyelim, ayak izi bırakmayız merak etmeyin. Ama tabi ki varsılların kurallarına uyacağız.
Yine de;
KALİTE YOLUNUZU AYDINLATSIN