“Benim sahabem gökteki yıldız gibidir. Hangisine tutunursanız kurtuluşa erersiniz"
“Yıldız” olma özelliğinde olan bütün yıldızlar eşit oldukları halde, aralarında büyüklük ve küçüklük itibariyle farklılıklar bulunduğu gibi, sahabeler arasında da yıldızlar gibi fazilet ve mertebe noktasında elbette farklılıklar olacaktır. Bazısı İslâmiyet’le daha önce şereflenmiş. Hizmette diğerlerini geçmiş, bir kısmı adalet ve idarede hepsinin üzerine çıkmış, bir diğeri yumuşak huy ve cömertlikte daha ileri gitmiş, bir başkası ilim ve kahramanlıkta diğerlerini geçmiştir.
Bizim ölçülerimiz her şeyden önce elbette Kur’an ve sünnettir. Kitap ve sünnetten sonra sahabeler önemli bir referans kaynağımızdır. Çünkü onlar her şeyi veya lüzumlu bilgilerin önemli bir kısmını doğrudan vahiyden, Hz. Peygamber (asm)'den öğrenme imkânını bulmuş bir güzide cemaattir.
Amr bin Avf (r.a.)
Hz. Amr, İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu.
Diğer sahabeler gibi Medi¬ne’ye hicret etti. Hendek Savaşı’na katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Tebük Gaz¬ve¬si’ne katılmayı çok istemesine rağmen yol hazırlığı için maddi gücü olmadığından katılamadı. O sırada Medine’de maddi sıkıntı vardı. Maddi duru¬mu iyi olan sahabeler bile bu gazveye hazırlanmakta zorluk çektiler.
Hz. Amr, kendisi gibi imkânı olmayan birkaç sahabeyle birlikte Peygamberi-mize gitti. Ondan, bu cihadın sevabından mahrum kalmak istemediklerini, bu hususta kendilerine yardımcı olmasını istediler. Fakat Peygamberimizin vere¬bilecek bir şeyi yoktu. Bu sahabeler ağlayarak Resulullah’ın yanından ayrıldılar.
Bunun üzerine Tevbe Suresi’nin 92. ayeti nazil oldu. Bu ayette mealen şöyle bu¬yuruluyordu:
“Binebilecekleri bir hayvan vermen için sana geldiklerinde, ‘Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum.’ dediğin zaman, sarf edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden ağlaya ağlaya geri dönenlere de bir günah yoktur.”
Peygamberimizden birkaç hadis de rivayet eden Hz. Amr, Muâviye’nin (r.a.) hilafeti zamanında vefat etti.
Onun rivayet ettiği hadislerden birisi şu mealdedir:
“Kim benden sonra terk edilmiş bir sünneti yaşatırsa, onunla amel eden in-sanların sevabından hiçbir şey eksiltilmeksizin, onların sevaplarından bir misli¬ni alır. Kim de Al¬lah ve Resulünün kabul etmediği, hoşlanmadığı bir bid’a çıka¬rırsa, aynı şekilde onunla amel eden insanların günahlarından hiç eksiltilmeksi¬zin bir mislini yüklenmiş olur