Yazılarımızı takip edenlerin yakından bildiği gibi çok uzun zamandır yazılarımda siyasete girmeden genel manada toplumsal ve manevi yazılarla kendimce yön olmaya çalışıyorum.

Bu benim siyasetten uzak olduğumdan, anlamadığımdan veya siyaseti yakından takip etmediğim anlamına asla gelmez. Geçmişte tamda içinde bulunduğum siyaseti takip konusunda kendimi yeterli bulanlardanım.

Daha sık siyasi yazı yazmak gereği hâsıl oldu.

Neredeyse seçimler bittikten sonra tüm partiler muhasebelerini yaptı. Kimleri bu muhasebeyi neticelendirdi ve almış oldukları sonuçlar ile önündeki maçlara bakmaya başladı.

Ama bazıları daha seçimlerin etkisinden çıkmadı. İç çekişme veya çelişkili gelgitler ile ne yaptığının farkında değil.

İlerideki yazılarda okuyup takip ettiğim kadarıyla bende yerelden genelin nasıl olduğunu yazacağım. Elbette yerelde olup bitenleri de kendi gözlüğümden görüp değerlendireceğim.

Şimdilik bir konuya değinerek siyasete giriş yapalım.

Emekli.

Ülke genelinde ekonomi hariç olumlu hava seçimlerin neticelenmesi ile devam ediyor. Mehmet Şimşek bakan ve Merkez bankası başkanı Hafize Gaye Erkan hanımın dümene geçmesi ile bir ivme kazanmış olsa bile ekonomi anlamında zor günler yaşıyoruz.

Memur maaşının, asgari ücretin artması çok şey ifade etmiyor. O oranda tüm harcama kalemlerine de gelen zamlarla maaşların artması aynı olduğundan alım gücünde değişiklik olmuyor.

Üç harfliler etiketleri değiştiriyor. Neden yapıldığını sorduğunuzda mazeret hazır. Girdiler zamlanınca malda zamlanıyor.

Malı km’lerce uzaktan gelenler mazot diyor, iş gücü diyor, yol masrafı diyor bin tane mazeret ile fiyata ekleme yapıyor.

Ev sahibi bir başka mazeret buluyor yüzde yirmi beşi takmıyor.

Kaldı ki çalışanların ücretlerinin artmasında üvey evlat muamelesi görenlerin sayısı hiç az değil.

Emekliyi bu zamlarda es geçmek ayrı bir hata ve bu hatanın sonucu kim ne derse desin yerel seçime yansır. Efendim Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ekonomi iyi değildi ama seçimi Akparti ve lideri ve Cumhur ittifakı kazandı denebilir. Ancak bu kadar kötü değildi, her kesimde adil bir beklenti vardı ve Maliye bakanın gelişi ile sihirli değnek paraya dokunacak beklentisi vardı.

Öyle olmadı.

Konu emeklideyken küçücük bir örnek;

Çeyrek asrı bitiren memuriyet hayatında banka ve faiz işine bulaşmadan helal yolla ev sahibi olmak isteyen bir memurun emekli ikramiyesinin normal bir evin bir odasını bile alacak seviyede olmadığı malumdur.

Emekli olana kadar çocukları okullarını bitirip hayata atılmışlarsa ne ala. Eğer hala öğrenim hayatı hele yükseköğretim devam ediyorsa vah o emeklinin haline. Yol, yurt, harçlık, eğitim gereçleri parası derken belinin büküleceği kesindir. Hele eğitimi sürekli araç gereç ve malzeme gerektiren bir bölüm ise zaten onun halini konuşmaya gerek yok.

Diyelim iki çocuğu var ve eğitimleri bitti. Çocuklar kendi işimizi yapalım derse, bir büro, bir iş yeri açalım derse gitti bizim emeklinin ikramiyesi.

Bu çocuklar okulu bitirir bitirmez iş bulamıyor ki. Bunların harçlığı, gideri bir emeklinin sırtında.

Hadi işte buldular bunların nişanı, düğünü evlerine yerleştirilmesi var. Aldığı bir ikramiye ile bunu nasıl yapacak.

Zaten banka faiz haram işlerine karışmak istemediği için ve aldığı maaş ile ancak evini geçindirdiği için ev sahibi olması mümkün değil. Ev sahibi olamayan bu emeklinin kirası maaşının üçte birinden biraz fazla tutar.

Zaten zar zor ev kirasını elektrik, su, doğalgaz, Pazar, çarşı, giyim kuşam derken harcamalarını milim milim hesaplarken ev sahibin kapıyı çalması ile hayatı altüst olmaz mı? Elin oğlu yoktan anlamaz ki!

Maaş on iki bin, kira sekiz bin. Oda ev sahibi ile büyük mücadele ile sekiz bin. Evde oturmaya devam etse geriye dört bin kalır. Oturmasa zaten daha ucuz ev bulması imkânsız. Hadi altıya buldu. Bir taşınma, depozit, peşinat, kira, elektrik, su, doğalgaz açtırma kapatma, nakliye nerelere varır. Üst üste bu harcamaları koyduğunuzda nerden ve nasıl ödeyecek.

Hele birde memur, asgari ücretli, emekli olmayanlar var ki onlara Allah sabır versin. Günlük kazanıp günlük harcayanlar öyle hiç azımsanamayacak kadar fazla. Berber, terzi, çaycı, simitçi, gündelikçi, amele, işportacı gibi daha onlarca meslek sahibi pahalılıktan belini doğrultamıyor.

Uzatmadan şöyle bitirelim.

Elbette ülkenin bekası olan güvenlik ve eğitim gibi konularda taviz verilmeden ekonomiyi tez zamanda zapturapt altına alacak önemler alınmalı. Kim nasıl tasarruf ediyorsa etsin ama bu konu çözülsün.

Allah korusun kendini boş ver ama yavrusu aç kalan canlı her şeyi yapar.