Ak Parti Genel Merkez Arge Başkanlığımızın 81 ilimizle birlikte Kırıkkale’de de Teşkilat Akademisi “Bu Senin Hikayen” sloganıyla dün gerçekleştirildi.
Eğitim programına İl Teşkilatı günler öncesinden hazırlıklarını tamamladı .Üç kademe il teşkilat mensuplarının, ilçe teşkilat mensuplarının ,ilçe belediye başkanlarının ve milletvekilinin katılımıyla coşkulu ve verimli bir program gerçekleşti.
Açılış konuşmasını il başkanı Engin Pehlivanlı‘nın yaptığı programa MKYK üyesi Muhammet Ali Yılmaz ,gazeteci- TV program sunucusu Melik Yiğitel, Gazeteci Zafer Şahin ,Yazar Şair Nurullah Genç ve Akademisyen Tarkan Zengin beyefendiler katıldılar. Her biri birbirinden kıymetli eğitim sunumları yaptılar. Teşkilat mensupları için çok faydalı yararlı bir program oldu. Ak parti Genel Merkezine ve katılımcılara çok teşekkür ediyorum.
Ancak beni yakinen tanıyanlar şiire, şaire edebiyata merakımı bilirler.
Ve sunum yapan her biri değerli konferans verenlerin içinde bir değer daha vardı.
Nurullah Genç….
Bu yazıyı yazmaya asıl sebep Nurullah hocamızın “dinlediklerinizi anlatınız size emanetimdir” sözü olmuştur.Bu sebepten yazının devamını Prof. Dr. Nurullah Genç hocamızın teşkilata aktardıklarından derleyeceğim.
Şiirlerinde olduğu gibi duruşunda ve konuşmalarında da milli ve manevi duyarlılığı hissettiğimiz Nurullah hocamız konuşmalarına Guguk Kuşu hikayesi ile başladı.
“ Guguk kuşu nasıl bir kuştur bilir misiniz? Asla yuva yapmaz ,hain bir kuştur ,fırsatçıdır ve acımasızdır .Vefası da yoktur .Kuluçkaya da yatmaz yumurtasını hangi yuvaya bırakacaksa o yuvanın yumurtasına benzetir. Böylece gerçek anaç kuş bunun farkına varmaz guguk kuşunun yumurtasını kendi yavrusu gibi büyütür.Guguk kuşu yavruları sürekli tüketirler, vefası yoktur ve haindir .Yumurtadan çıkan guguk kuşu diğer yumurtaları tek tek yuvadan atar ve yuvada yalnız kalırlar.Yuvadan ayrılacağı zaman da yuvayı dağıtırlar. İşte batı medeniyeti de gukuk kuşudur bencildir, haindir kendinden başkasına yuva kurmaz yıkar yok eder. Hazırlandıkları asıl mücadele ise Türkiye İsrail mücadelesidir .Bununla beraber örf adetlere düşmanlık edenler ,yıkanlar ,yakanlar ,akrep gibi sokanlarda bir nevi guguk kuşudur.
Bu nedenle mesele bir parti meselesi bir seçim ekseninde düşünümeyecek kadar büyüktür buna sahip çıkan da bu teşkilat ve teşkilatın yanında yer alanlardır.
İşte o nedenle şu üç ana başlıkta kendimizi yenilemeliyiz. Yenilenmenin ilk kavramı “Edep”tir..Arapça “adb “ kökünden gelir.Adap çoğuludur.Edep ölçü, sınır demektir pekçok noktada hatalarımız var ve ölçümüzü kaybettiğimiz alanlar var. Ak değerlerden uzaklaşıyoruz.
Ak değerlerden uzaklaşmamak adına şu üç noktanın edebi önemlidir.
1- Siyasetin edebi
2-Yargılamanın edebi
3-Dilin edebi
Eskiler ne demiş:”illa edep illa edep “
Yunus Emre de öyle diyor;
“Gezdim Halep ile Şam 'ı, eyledim ilmi talep. Meğer ilim bir hiç imiş,illa edeb illa edeb .”
Edep yahu!
Edep Yahu ,Rabbim bana edep ver demektir .Çünkü edep ölçülülüktür. Kelimelerine bir sınır koymaktır.
Cenabı Hak Kur’an-ı Kerim de ölçülü davranın diye bize emrediyor.Lokman Suresi 19” ölçünüzü bozmayın seslerinizi yükseltmeyin “
Bu üç maddeden birincisi Siyasetin Edebi ,emanete ihanet etmemektir. Bize seksenaltı milyonun hakkı değil yüz milyonların hakkı emanettir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “Türkiye Türkiye’den büyüktür “Bütün mazlum ve masumların haklarını omuzlarımızda bilelim ve emaneti hissedelim . “Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahpe rüzgâr; artık ne yandan esersen es!” Batı medeniyetine karşı verdiğimiz mücadelede geldiğimiz başarıyı yok etmemek için şarttır! Emaneti ruhumuzda hissedeceğiz.
Peygamber Efendimiz Aleyhisselam buyuruyor ki ;
“münafıklığın alameti üçtür yalan söylediği zaman, vaadinde durmadığı zaman ,emanete ihanet ettiği zaman”…
Bu üç özellik siyasetin karşı karşıya olduğu özelliklerdir.Dikkat etmek gerekir.Siyasetin edebi emanete sahip çıkmaktır.
İkinci edep konusu Yargılamadır .Yargılamanın edebidir.Yargılamanın edebi ise adalettir. İzzet Begoviç‘in dediği gibi :”Biz düşmanlarımıza benzeyince yeniliriz “Onlar yargılarken gayrı adil olabilirler ama biz böyle yapamayız.Bizim sözümüz meşhurdur,”şeriatın kestiği parmak acımaz “Şu anda dünyanın her yerinden bize mektuplar yazıyorlar zulümlerden dolayı.İşte o nedenle biz adil olacağız daima.
Üçüncü madde olan dilin edebidir.En büyük felaketimiz olan dilin edebi. Burada bir hayli örsellendik. Kendimizi ak değerlerle yenilemek mecburiyetindeyiz. Dilin edebi Ya hayr söylemektir ya da susmaktır. Dil kelimeden türer,kelimenin katmanlarını bilmek lazım .Allah bize kelimeyi armağan olarak vermiştir.Dünyanın en taklit kabiliyeti yüksek olan kuş Lir kuşudur. Köpek sesini hafızasına almış taklit ediyor, alarm çalan arabanın sesini hafızaya almış taklit ediyor ama bir tek kelimesi yok “ben Lir kuşuyum “diyemez.
Çocuklarımıza sekiz oniki yaştayken hafızalarına yazdığımız kelimeler onların kimliklerini oluşturur.Bir baba yiğitlik öğretirken çocuğuna hele bir söv diyebiliyor bu ülkede ,neleri var ,dil meselesi ağırdır .
Peygamber Efendimizle Muaz Bin Cebel birlikte yürürken Cebel soruyor.
-Ey Allahın elçisi ne mutlu bize aramızdasın sen ayrıldıktan sonra biz hangi ibadeti yapalım ?Oruç mu tutalım?
- Daha hayırlısı var !
-Ey Allah’ın elçisi namaz mı kılalım?
- Daha hayırlısı var !
-Zekat mı verelim?
-Daha hayırlısı var!
- Anamız babamız sana feda olsun, siz söyleyin nedir?deyince ağzını işaret ediyor Rasulullah.
-Ya hayır konuşman ya da susmandır buyuruyor.
-Ey Allahın Resulü biz ahirette söylediklerimizden de mi hesaba çekileceğiz?
Peygamber Efendimiz buyuruyor;
- İnsan söylediklerinden dolayı diğer insanların huzuruna diz üstü getirilir.
Biz yoldan geçerken yoldaki köpek bize havlar ,onu suçlayabilir miyiz ?Aklı olan insan nasıl onun seviyesine iner ,gelin kelimenin katmanlarına bakalım ve bu kardeşinize cevap verin sizce benim ülkem kelime katmanları olarak yukarıda mı ve erdemli mi ortalama olarak yoksa erdemini kaybetmiş aşağıda mıdır?
Kelime tam ortadadır Arapça kalima(t) kökünden gelir etkileyen tesir eden huzur veya huzursuzluk veren yaralayan veya mutlu eden demektir. Kelimenin bir üstünde kelami kibar vardır büyüklerin sözüdür Kelamı Kibar, konuşmamıza da Yunus Emre’nin sözüyle başladık onun üstünde şiir vardır. Şiir hikmetli sözdür ,çirkinlikle buluşan şiirin yeri en alttadır . Şiirin üstünde hadis ve ayet vardır.Size sorum şu ,torununuz oldu ve bu katmanların içinde büyüdü kötü olabilir mi hiç?
Şimdi aşağısını sayayım ,siz düşünün ülkemiz en çok hangisinin içinde.Kelimenin altında laf var. Laf çer çöp demektir .Zaten kelime anlamı itibari ile laf kelimenin çerini çöpünü toplamaktır.Laflamanın tehlikesi şudur, dil bir anda der ki laflarken ;-şu pınar var ya şu pınar………burası gıybete girer.
Lafın altında küfür var ,sin kaf denir.Hali pürmelalimizi görelim diye soruyorum.Siz bir statta gönül rahatlığıyla maç izleyebilir misiniz? Ama ben o gençlere kızamıyorum Kim yetiştirdi onları biz yetiştirdik.Daha ağırını söyleyeyim sekiz on yaşındaki çocuklar birbirlerinin annelerine küfrederek şakalaşıyorlar.Yollarda genç kızlar küfürle konuşarak yürüyorlar.
Küfürden aşağısı maleyani demişler eskiler gıybet,gammazlık, ispiyonculuk, kibir dalkavukluk ,iki yüzlülük, iftira, kusur aramak ,yalan.Bunların hepsi malayani bunlar küfürden daha da ağırdır.
Efendimiz insanların günahlarını yüzüne söylemezdi .”size ne oluyor da bunları yapıyorsunuz ,yapmayın “derdi.
Ama iki günahı söylemişti.Birincisi savaşta lâ ilahe illallah dediği halde birisini öldüren ashabından arkadaşını karşısına alıp :
-sen la ilahe illallah diyen birini mi öldürdün ?
-Ey Allahın Resulü korkudan yaptı .deyince ;
-Kalbini mi yardın? demişti.
İkincisinde mucize göstermiştir efendimiz. Sofraya oturacaklarken uzakta duran iki arkadaşı çağırdı onlar sofraya oturunca;
- Siz toksunuz! diye buyurmuştur.
-Ey Allahın elçisi biz yemedik karnımızı doyurmadık ,deyince de
-Az önce kardeşlerinizin etini yediniz ya demiştir.Dedikodu bu kadar kötüdür.
En kötüsü kibirdir.Allah’ın yeryüzünde kibirle yürüyenleri sevmem dediği fiil .İnsan neyle kibirlenir ki?Hanginiz Kırıkkale‘yi kendiniz seçtiniz ,hanginiz cinsiyetinizi, aklınızı duruşunuzu kendiniz seçtiniz. Her şeyin sahibi Allah’tır.Bizim inancımızda Cenabı Hak ne diyor. “Allah indinde en değerliniz ona en yakın olandır “
Peki biliyor musunuz yanınızdaki mi daha değerli siz mi?
Bir de Herze demiş eskiler. Çirkin sözün sanatsallaşmasıdır.Şiire kötü söz koyuyorsan Herzedir .Talk Show ,stand up ,tiyatro ,roman eğer bel altı cümleler varsa Herzedir ,en alttadır.Çünkü çirkin söz sanatsallaştırılırsa çok hızlı yayılır.Bu ülkede bir kardeşiniz sahnede izlemeye gelenlere küfrediyor izleyenler de gülüyor. Bu ülkede geldiğimiz durum bu ,sorum şu ;dil açısından bu seviyeye geldiysek dilin edebi açısından bunun vebalini omuzlarında hissetmesi gerekenler kimlerdir ?
Sizlersiniz!Ak değerler için bundan daha iyi değer olamaz.Biz dilimizi ve yargılamamızı siyasetimizi edeple buluşturduktan sonra bu dünyada bizim yolumuzu kimse kesemez.
Prof Dr Nurullah Genç hocamızın aktardıklarından küçük bir bölümü siz okuyuculara emanet bilinciyle paylaşmayı arzu ettim .Yerini bulmuştur inşallah .
Bir kaç kelam daha ederek yazımı nihayetleyim.
Her şeyi tenkit, her şeyde kusur arayanın bardağın dolu tarafını değil boş tarafını gören her şeyi eleştiren insanların kalbi kirlileşmiş katılaşmış demektir. Çünkü kalbin fesad olmazsa dilin fesadı olmaz. Kalbin katılaşmaz.
İçi bozuk olanların dilleri sürekli vara yoğa eleştiri tenkit dedikodu ve abesle iştigal içindedir. Kalbim temiz diyorsan dilin temiz olur, düşüncen ak pak olur. Ağzın dedikodu barındırmaz. Kimsenin arkasından konuşmazsın oyun çevirmezsin
elbette bir yanlış iş varsa düzgün bir lisanla dedikoduya kötülüğe minnet etmeden yüzüne ifade edilmesi gerekir. Bunlarda meşveretle istişare ile yapılır.
Vesselam…
Esas olan az ve öz konuşarak hak olandan yana tavır almaktır
Selam ve dua ile …
Pınar Yıkılmaz