Ülkücü hareket kendisini Türk-İslam sentezinin bir sonucu olarak görürler. Bunu da “Tanrı dağı kadar Türk Hira dağı kadar Müslümanız” vecizi ile ifade ederler. Bu hareketin ana fikrinde İslam olduğu için hiçbir zaman ırkçı, faşistçe bir söylem içerisine girmemiştir. Milliyetçi camiada ırkçılık yapan varsa da ki kesinlikle marjinal bir gruptur bunlar ve kesinlikle bu gurubun ülkücülükle ilgisinin olmadığını biliriz. Türk Milliyetçiliğini esas olan bir ideolojide nasıl olurda başka etnik kökenden gelen insanlar bu fikrin içinde olurlar. Ülkücü camianın beklide kapalı kalmış konuşulması gereken önemli alanlarından birisi olsa gerek. Bu camiada Çerkeş, Laz, Boşnak, Kürt kökenli insanların olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu da bize zaten ülkücü Hareketin ırkçı bir hareket olmadığını kan milliyetçiliğinin değil, kültür milliyetçiliğinin yapıldığının en önemli delilidir. Kürt kökenli birinin ülkücü hareket içinde yer almasını garipseyen kişilerin ülkücü camiadan habersiz oldukları, bilgisiz oldukları kesindir. Kürtlerin ülkücü olmalarının sebepleri arasında Kürtlerin Türk kökenli olduğuna inanarak bu hareketin içinde olanlar olduğu gibi bunun yanında İslamı ön plana çıkararak ülkeyi kominist ideolojiden kurtarmaya çalışan ve inananların ibadetlerini serbestçe yapmalarını sağlamalarından dolayı ülkücü olanların sayısı bir hayli fazladır. Her ne sebeple olursa olsun bu topraklarda yaşayan insanlar eğer bu toprakların kültürünü içinde barındırıyorsa hiç değilse ülkücü harekete sempati ile bakmıştır. Bu hareketin başladığı günden bu güne kadar aynı saflıkta devam ettiği, kesinlikle yozlaşmanın yaşanmadığının en önemli göstergelerinden biride hala değişik etnik kökenden gelenlerin ülkücü hareketin içinde olmaları en önemli göstergedir. Ülkücü camia ile ilgili ilmi, taraflı, tarafsız bir çok eser meydana getirildi. Fakat İşte tam bu konuyu ele alan bir eserle karşılaştım. 

“Ülkücü Camianın Kürt Evlatları: Bozkürt”. Ahmet Dinç kaleminden Kara Kutu Yayınları’ndan çıkan eser Bozkurt’tan uyarlanıp 1990’ların başında dillendirilmeye başlanan Bozkürt kavramının sosyolojik temeline odaklanıyor. Yazar hiç çalışılmamış bir konuda tarafsız,akıcı çok güzel bir eser ortaya çıkarmış. Kitap altı ana bölümden oluşuyor. Başlıkları : “Kürtler, Türk Milliyetçiliği ve Ülkücü Hareket”, “Bozkürt Ata”, “Türkeş ve Bozkürtler”, “Bahçeli ve Bozkürtler”, “Muhsin Yazıcıoğlu ve Bozkürtler”, “Günümüzde Bozkürtler”. Kitapta yine hem Kürt kökenli ülkücüler ile ilgili hem de ülkücü camianın tarihi ile ilgili çok ilginç ve güzel altbaşlıklar bulunmaktadır. Kitapta yine Kürt kökenli ülkücüler için “Bozkürt” tabiri kullanılmış, Bozkütlerin ataları olarakta Bozkürt Ata diye ifade ettiği Ziya Gökalp, Şükrü Mehmet Sekban, Mehmet Şerif Fırat, Fahrettin Kırzıoğlu gibi Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında ki önemli şahsiyetlerdir. Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal’in Gökalp için “O benim fikri babamdır” dediğini hepimiz biliriz. Eserde de ifade edildiği gibi Kürtlerle Türklerin eğer bir ayrı yönü varsa bin ortak noktası vardır. Yine bir Bozkürt’ün ifade ettiği gibi Türklerle Kürtler etle tırnak değil etle kemik gibi olmuşlardır. İfadesinde de yer aldığı üzere bu ortak noktalarımızı ön plana çıkararak birilerinin bizi birbirimizden ayırmak istemelerine tepki göstermemiz gerekmektedir.