İnsanların yaşamında birinci önceliği tabiîki beslenmedir. Bu sebeple son yıllarda ki ekonomik kriz, halkımızın yoksullaşmasına hatta çalışanların büyük bir bölümünün açlık sınırına getirdiğini biliyoruz. Son bir yılda her türlü ihtiyaç maddemizin iki kat, üç kat arttığını her hane reisi maalesef acı bir şekilde görmektedir. Yolsuzluk ve liyakatsizliğin sonucu maalesef bu sonucu doğurmuştur.

Her ne kadar bizleri öncelikli olarak etkileyen ekonominin bozulması ise de ülkede sadece bozulan ekonomi değil tabiî ki. Bizler boş tencereyi düşünürken aslında son yirmi yılda ülkede bozulmayan hiçbir kurum kalmadı.

Adaletin aslında ekmekten daha önemlidir. Geciken adalet yada haksız yere yargılananlar, ceza alanlar, adaletin siyasallaştığını görmemiz bizleri derinden üzerken gençlerin bu haksızlık ve hukuksuzluklar karşısında ülkeyi terk etmek istediklerini biliyoruz.

Yetişmiş gençlerimizi ihraç ederken Afganistan’dan Suriye’den vasıfsız, işe yaramaz, ülkesine bile hayrı dokunmayan adamları ithal ediyoruz.

Mesela dedelerimizin kan ile kazandığı bu toprakları dörtyüzbin dolar gibi bir ücretle yabancılara toprak sattığımız gibi birde vatandaşlık veriyoruz.

Üniversitelerimiz de durum içler acısı mesela liyakatsiz kişilere dağıtılan akademik unvanlar, rektörlerin kendi avenelerini işe almaları, doğru dürüst bir makalesi bile olmayanların kurum müdürlüklerine getirilmesi gibi daha neler neler.

Seksenbir ilde açılan üniversitelerin yanında vakıf üniversiteler ile iki yüzden fazla üniversitemiz olmuştur. Güzel binaları olan bu üniversitelerin içi akademik kadro açısından bomboştur. Bu fakültelerde plansız açılan bölümler eğitimli işsiz sayısı oluştururken ara elemanda eksikliği sanayimizi zora sokmaktadır.

Geçen gün adını bile anmak istemediğim profesör unvanlı birisinin mecliste kavgayı övmesi hatta bunun az bile olduğunu söylemesi bırakın hocalığı insanlıktan bile nasibini almamış olduğunu görüyoruz.

Milli Eğitim desen elle tutulacak yeri kalmamış. Aynı liyakatsiz atamalar, yanlış yönetim kurum çalışanlarını canından bezdirmiştir. Mesela başörtüsü yüzünden iktidarın okullarda kıyafet serbestliğine göz yumması sebebi ile okullarda keşmekeşlik aldı başını gidiyor. Eskiden yolda karşıdan gelen kişinin öğretmen olduğunu anlardık, şimdi kıyafetleriyle, saç sakalları birbirine karışmış öğretmenler bizi şaşırtıyor doğrusu.

Bunun yanında bu kutsal mesleğe gönül vermiş öğretmenlerimize yapılan muamelelerde kabul edilemez. Beş çeşit öğretmen oluşturan hükümet birde öğretmeni sınava sokma garabeti göstermiştir. Aldıkları ücretlerin ne kadar düşük olduğunu söylemeye bile gerek duymuyorum. Geleceğimizi emanet ettiğimiz gençleri yetiştirecek öğretmene  bu muamele hoş görülemez.

EYT’lilerin uğradığı haksızlıklar çözüm bekliyor. Asgari ücretliler açlıkla imtihan oluyor. Atama bekleyen öğretmenler, sağlık çalışanları, veterinerler, ziraat mühendisleri ve birçok meslek gurubunda sabır kalmamıştır.

Sorunları ortaya çıkaranların sorunu çözemeyeceği gerçekle bu ülkenin artık yeni nefes, yeni  anlayış ile idare edilmesi bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.