Kimi çocuklar harfleri ters yazar, kimi de soruların cevabını öğretmen sormadan önce söyler.

Kimi sessizce defterine dalar, kimi düşüncelerini kelimelere sığdıramaz.

Bazıları için öğrenmek biraz daha zaman ister, bazıları içinse sabır gerektirir. Ama hepsi aynı şeyi bekler: anlaşılmayı.

Aile olmak, çocuğunun elinden tutarken bazen kendi yetersizliğinle yüzleşmektir.

“Ben nerede yanlış yaptım?” sorusu, çoğu zaman annenin, babanın diline pelesenk olur.

Oysa yanlış yoktur — sadece “farklı bir yol” vardır.

O yolu görebilmek, kabullenmeyle başlar.

Bir çocuğun disleksiyle, ya da üstün zekâsıyla tanışması, bazen ailenin kendini de yeniden tanıması demektir.

Kabullenmek, “tamam, bu da bizim yolumuz” diyebilmektir.

Bu kabul geldiğinde, çocuk artık “düzeltilecek biri” değil, “keşfedilecek bir dünya” olur.

Evde ödevin başında sabırsızlanan, okumaktan kaçan ya da dersleriyle parlayan ama duygusal olarak zorlanan bir çocuk varsa… O an, nefes almak gerekir.

Derin, yargısız, anlayışlı bir nefes.

Çünkü çocuk, o nefeste güven bulur.

Aile ise, o nefeste gücünü hatırlar.

Bazı yollar sessizdir.

Ama sessiz yürüyen çocukların da çok şey anlattığını hatırlayalım. Onları düzeltmeye değil, anlamaya çalıştığımızda; hem onlar büyür, hem biz Ailelere 3 Küçük Hatırlatma

1. Etiket değil, empati kurun.

Çocuğunuza “disleksik”, “zor öğrenen”, “çok akıllı” gibi sıfatlarla değil, duygularıyla yaklaşın. Onu tanımlamak yerine, anlamayı deneyin.

2. Sabır, öğrenmenin sessiz destekçisidir.

Her harf, her fikir, her keşif zaman ister. Sabır, çocuğun kendini güvende hissettiği alandır.

3. Kendinizi suçlamak yerine, birlikte öğrenmeyi seçin.

Bu yolculuk hem onun hem sizin için bir keşif süreci. Öğrenmeyi birlikte deneyimlemek, bağınızı güçlendirir.

“Farketmek, bırakmanın ilk hâlidir.”