Öztürk, 18. yüzyılda Kırıkkale’de günlük yemek düzeninin oldukça doğal ve dengeli bir yapıya sahip olduğunu vurguladı. Günün erken saatlerinde, tarlaya ya da imeceye çıkmadan önce genellikle tarhana veya mercimek çorbası, ekmek (yufka veya tandır ekmeği), yoğurt veya çökelekle yapılan hafif ama doyurucu bir kahvaltı edildiğini aktardı.
Öğle öğününde ise tarlada veya yaylada kolay taşınabilen yiyeceklerin tercih edildiğini belirten Öztürk, “Bulgur pilavı, soğan, ayran ve bazen kurutulmuş et bu öğünün temelini oluştururdu. Tok tutan ve pratik bu yemekler, çalışan halk için büyük kolaylıktı” dedi.
İkindi vakti atıştırmalık olarak gavurga (kavrulmuş buğday ve nohut), pekmez veya kuru üzüm tüketildiğini söyleyen Öztürk, akşamın ise günün en zengin sofrası olduğunu ifade etti. Akşam öğünlerinde etli yahni veya sebzeli bulgur yemekleri, yoğurt, ayran ve mevsim sebzelerinin sofralarda yerini aldığını dile getirdi.
Soğuk kış gecelerinde tarhana çorbası, sütlü bulgur aşı ve pekmezli tatlıların öne çıktığını belirten Chef Öztürk, “Kırıkkale mutfağının temelini bulgur, yoğurt ve tahıllar oluşturuyor. Et ise genellikle özel günlerde veya akşam yemeklerinde sofralara geliyor” dedi.
KIRGAD2025 Derneği, bu tür çalışmalarla Kırıkkale’nin yemek kültürünü tanıtmayı ve gastronomi turizmine katkı sunmayı hedefliyor.