Objektif Olamıyoruz

Abone Ol


Yaşadığımız çağ “bilgi çağı” olarak adlandırılıyor. Artık dünyanın öbür ucundaki bir olay anında ekranımıza düşüyor, sosyal medyada milyonlarca kişi aynı anda aynı görüntüyü izleyebiliyor. Bir yaprağın kımıldaması bile gizli kalmıyor. Peki madem her şey bu kadar açık, neden olaylara hâlâ objektif bakamıyoruz?
Bunun yakın örneğini Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyareti üzerinden gördük. Medyanın bir kesimi bu ziyareti öyle yansıttı ki, sanki Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir çağ başlamış, tüm sorunlar çözülmüş, iki ülke beraber dünyayı yönetmeye soyunmuş gibi… Diğer bir kesim ise tam tersi bir tablo çizdi: Görüşmeyi küçümseyerek, Türkiye’nin hiçbir kazanım elde etmediğini, hatta adeta yok sayıldığını anlattı.
Oysa gerçek ne tek tarafın anlattığı kadar büyük bir zafer, ne de diğerinin söylediği kadar büyük bir başarısızlık… Gerçek, ortada, dengede ve çoğu zaman daha sade. Fakat biz o sadeliği görmek yerine, kendi ideolojimize, beklentimize, çıkarımıza göre eğip bükmeyi tercih ediyoruz.
Neden? Çünkü artık medya yalnızca haber vermiyor, aynı zamanda algı yönetiyor. Bir taraf kendi kitlesini memnun etmek için “zafer” manşeti atıyor, diğer taraf kendi kitlesini beslemek için “fiyasko” diyor. Sosyal medyada da durum farklı değil: İnsanlar sadece kendi düşüncesine uygun paylaşımları görüyor, diğerlerini dışlıyor. Böylece objektiflik, dijital çağın en değerli ama en nadir bulunan erdemine dönüşüyor.
Aslında objektif olmak, yalnızca basın mensuplarının değil, hepimizin sorumluluğu. Çünkü bireyler olarak biz de kendi dünyamızda gördüklerimizi süzüyor, kendi algımıza göre aktarıyoruz. Gerçeği çıplak haliyle görmek ise çoğu zaman hem cesaret hem de adalet duygusu istiyor.
Bugün geldiğimiz noktada belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, sloganlardan ve taraflı manşetlerden sıyrılıp hakikati görebilmek. Objektif olmak, güçlü olmak kadar değerlidir. Zira hakikati eğip bükerek değil, dürüstçe anlatarak topluma en büyük hizmet yapılır.
Selam ve dua ile...