Umre yolculuğu, insana ömründe tattığı en derin duyguları yaşatır. Her grup ile yola çıkarken farklı heyecanlar taşırım. İlk defa gelenlerin gözlerindeki şaşkınlığı, yıllardır bekleyip de kavuşanların kalbindeki sevinci, Kâbe’yi gören her müminin gözyaşlarını rehberlik yaptığım nice yolculukta şahitlik ederek gördüm. Her defasında anladım ki; Kâbe’nin kapısına varan aslında Allah’ın davetine icabet etmiştir.
Ama işin en zor yanı, ayrılıktır. Dönüş günü gelir çatar. Bavullar hazırlanır, oteller boşaltılır, kalpler buruk… Harem-i Şerif’in avlusuna son kez bakan gözlerde tarifsiz bir hüzün vardır. O anlarda yolcularıma hep şunu söylerim:
“Kâbe’den ayrılmak elveda değil, bir sonraki davetin müjdesidir.”
Çünkü elveda, sanki bir daha dönülmeyecekmiş gibi ağırdır. Oysa mümin bilir ki Rabbimiz dilediğinde tekrar çağırır. İnsan o anda, kalbine kazınmış o mukaddes manzarayı ömrü boyunca taşır. Kâbe’nin gölgesi, tavafın heyecanı, zemzemin serinliği, Ravza’nın huzuru… Bunlar hiçbir zaman unutulmaz.
Ben de nice defa ayrılırken içimde aynı duyguyu yaşadım. “Acaba bu gözler Kâbe’yi bir daha görür mü?” diye sormadan edemedim. Ama sonra anladım ki, asıl mesele Kâbe’nin taşlarına bakmak değil, Kâbe’nin manasını kalbinde taşımaktır. Çünkü her secdede, her duada, her samimi gözyaşında insan aslında Kâbe’ye bağlıdır.
Ayrılık anında gruptaki kardeşlerime şunu hatırlatırım: “Kâbe siz istemeden çağırmazdı. Çağırdığına göre, sevilmişsiniz demektir. O’nun evinden ayrılırken dilinizden şu dua eksik olmasın: ‘Yâ Rab, tekrar davet et, bizi yine huzuruna al.’”
İnanın, o dua gönüllerde bir teselli olur. Çünkü Kâbe’den ayrılan, aslında Kâbe’yi içinde götürür. Otobüste, uçakta, hatta memlekete varınca bile kalbinin bir köşesinde Kâbe vardır. O yüzden ayrılık, bir kopuş değil, kalpte taşınan yeni bir yolculuğun başlangıcıdır.
Bugün dönüp bakıyorum; sayısız yolcunun gözyaşına şahit oldum. Kimisi sessiz ağladı, kimisi hüngür hüngür… Ama hepsinin kalbinde aynı duygu vardı: “Bizi unutma ey Kâbe, biz yine geleceğiz.”
Evet, Kâbe’den ayrılmak elveda değil. O sadece, Rabbimizin bir sonraki davetine hazırlanmak için verilen kısa bir moladır. Bizler niyaz edelim:
“Allah’ım, bizi defalarca çağır. Son nefesimize kadar Beytullah’a hasret bırakma.”
İşte o zaman ayrılık, hüzün değil; umut olur. Çünkü mümin bilir ki, Kâbe’den ayrılan kalp, aslında Kâbe’ye yolculuğa devam ediyordur.
Selam ve dua ile...