Bazı çocuklar vardır, bir türlü aynı ritme giremezsin onlarla.
Sınıfta otururken ayağıyla tempo tutar, evde ders çalışırken kalemiyle bir şeyler karalar, oyun sırasında birden parlayabilir.
Sanki içlerinde görünmeyen bir davul çalar ama o davulun ritmi, dünyanın temposuna pek benzemez.

Oysa her çocuğun içinde bir ritim sistemi vardır:
nefesiyle, duygusuyla ve dikkat becerisiyle kurduğu bir iç düzen.
Ve bu düzen bozulduğunda, öğrenme de, sakinleşme de, iletişim de bozulur.

Çocuk nefes alırken sadece oksijen çekmez içeri; aynı zamanda sinir sistemini düzenler.
Nefes dengesizse, duygular da dengesizdir.
Çok hızlı nefes alan bir çocuk, genelde çok hızlı düşünen, kolay kaygılanan ya da “hiperaktif” görünen çocuktur.
Çok yüzeysel nefes alan bir çocuksa, genelde içe kapanıktır, öğrenme sırasında çabuk yorulur.

Birlikte oyun oynarken “hadi nefes topunu üfleyelim” dediğinde, sadece nefes değil, duygular da yavaş yavaş düzene girer.
Çünkü nefes, çocuğun iç dünyasının ritmini yeniden ayarlayan bir şef gibidir.

Disleksi ya da dikkat eksikliği yaşayan çocuklarda ritim duygusu sıklıkla karışıktır.
Bu yüzden okuma, yazma, sırayla düşünme gibi beceriler zorlayıcı hale gelir.
Ama nefes çalışmaları, müzik ve ritmik hareket oyunları — hepsi bu iç ritmi yeniden kurar.

Basit bir örnek:
Beraber bir şarkının temposuna göre nefes alıp verme oyunu oynamak…
Ya da topu atarken “nefes al – ver – at” ritmini oluşturmak…
Bu kadar sade ama bir o kadar etkili.

Her çocuk doğduğunda doğal bir ritimle gelir dünyaya.
Biz yetişkinler, o ritmi çoğu zaman acelemizle, beklentilerimizle unuttururuz.
Ama bir nefes kadar durup, onu dinlediğimizde, çocuk zaten o ritmi hatırlar.
Ve öğrenme yeniden kolaylaşır.