“Yahu
hep senin mi başına gelir” diye gülümsedi ağabeyim. “Paratoner gibi tüm
olumsuzları üzerine çekiyor, onları görüyorsun. Sanki yaradan senin yazılarına
done olsun diye tüm bunları gösteriyor.”
Valla öyle mi bilmem ama başıma
olağan dışı bir şey gelince konuyu araştırmak, farklı kaynaklardan öğrenmek ve
yazmak arzusu duyuyorum. Eğer yazarsam belki birinin tenceresindeki “bilgi”
aşına tuz olur diye düşünüyorum.
Sıhhiye’den birazda nostalji olsun
diye arabasız gittiğimizden Mamak otobüsüne bindik. Ankaralı olan ağabeyim
kartını okuttu. “Tam kart” dedi makine. Çekti bir daha okuttu yine aynı sesi
işittik ve şansımızdan boş olan en ön koltuğa oturduk.
Ardımızdan birkaç kişi daha bindi
bir sonraki durak Kızılay. Daha kalabalık. Sırayla insanlar bir öncekini
bekleyip biniyor. Ayağında kot pantolonu, kırmızı gömleği pantolon dışına
sarkmış, kafasındaki boyacı şapkasının kenarlarından saçları kıvrılmış, pos
sayılacak bıyıklı biri okuttu kartını “65 yaş” dedi makine.
Şoför beyefendi kimliğinizi görebilir
miyim? Dedi. Adam şaşırmış bir eda ile elini cebine attı “Almamışım yanıma”
dedi. Günde kim bilir kaç kişiyle karşılaşan ve belli ki kamu hakkına sahip
şoför “Kimliğinizi görmem lazım yoksa tam kart okutacaksınız.” Dedi ama adam
“Yok” diye ısrar ediyor.
Millet sırada homurdanmaya başladı.
Adam yanımda yok dedikçe şoför bu kart size ait değil, kimliğini göster yoksa
tam bilet geçirmeniz lazım” adam
pişkince tavırla “Almadık işte yanımıza almadık yav” demeye devam ediyor.
Sırdakilerden bazıları şoföre “Bırak
geçsin ne olacak” derken bazıları “Şoför haklı bu adamın neresi 65 yaş üstü”
diye söyleniyordu.
Biri tam kart geçir bu senin otobüs
kartın değil derken diğeri kimliğim yanımda yok diye dikleniyordu. Herkes artık
sabırsızca taraf tutmaya başlamış, kavga etmeye ramak kalmıştı. Arkadan biri
“Abi tamam geç ben kartı okutacağım bu kadar adam seni bekliyor” dediğinde
sanki o anı ve o sözleri bekliyormuşçasına adam arkaya doğru ilerledi şoförde
sustu. Gerçekten adam kartını iki defa okuttu.
Şoför adama dönerek;
“Adam yalan söylüyor. Günde kaç tane böyle
insan görüyoruz. Kimi polisim diyor, kimi zabıtayım diyor, hatta öğrenci
olmayıp onların hakkına bile göz dikenler var. Siz güvendiniz ama mümkün mü
Allah aşkına 65 yaşında olması. Benden küçük bu adam”
65 yaş üstüyüm diyen ilerledi gitti
arkaya. Belki birisi yer bile vermiştir. Kartı okutan adam ise;
“Öyleyse hakkım haram olsun. Benim hakkımda
değil bunca insanı bekletip, devletin malına göz diktiği için herkesin hakkı
haram olsun.” Dedi ve muhabbet orada bitti.
Ağabeyim “Al sana bir yazı konusu
daha” dedi gülerek.
Gerçekten öyle yapma ihtiyacı duydum.
Bu konuda yazma gereği duydum.
Haksız kazanç elde etmek, aldatmak, karaborsacılık ve tefecilik
yapmak, tartıda eksik tartmak kul hakkıdır. Hakaret etmek, aşağılamak,
küfretmek, alay etmek, hafife almak, mahcup etmek, lakap takmak da kul
hakkıdır.
Kul hakkı yiyen hemen bu dünyada helalleşirse kurtulur gider. Ebedi âleme
kalırsa iş kötü. Peygamber
Efendimiz (sav): “Kim bir kul hakkı yemişse hemen o kardeşi ile
helalleşsin Mahşer günü dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o kişinin
sevapları alınır hakkı yenen kişiye verilir. Şayet sevapları yoksa veya
tükenmişse hakkını yediği kişinin günahları o kişiye yüklenir” buyurmuştur.
Yani kul hakkının telafisi b u dünyada
var.
Peki
ya kamu hakkı ne olacak.
Devlet mallarını yemek talan etmek,
zimmete geçirmek şeklinde olabileceği gibi, hazineye, belediyeye, vakıflara ve
çeşitli kamu kuruluşlarına ait menkul ve gayrimenkulleri şahsi menfaatler
doğrultusunda kullanmak veya bunlara zarar vermek şeklinde de olabilir.
Kamu malında binlerce insanın hakkı olabilir.
Bireysel haklarda hakkı yenen kişi ile helalleşmek mümkün iken kamuya ait
malları yiyen ve zarar veren kişi vergi veren ve o malda kullanma hakkı olan
kişiler sayısınca kul hakkına girmiş olur.
Bu nedenle helalleşmesi çok zordur.
Hangi biriyle helalleşecek. Hangi birinden af dileyecek. Peki dilemese ne olur.
İşte o zaman felaket olur. Ebedi lamede tek tek herkes hakkını alacak.
Bir savaşta (Hayber) kamuya ait henüz
taksim edilmemiş (çok önemsiz bile olsa) ganimetlerden alan ve sonra şehit olan
sahabenin cenazesine katılmayan peygamberimiz onun büyük günah işlediğini
söylemiştir. Hatta onun şehit bile olmadığını söylemiştir.
Laf uzadı zaten okuma sevmeyen bir
millet olarak buraya kadar bile okuduğunuza şükretmek lazımJ
Hülasa kişi bireysel bir hak yediğinde
gidip helalleşmeli. Çünkü ebedi âlemde helalleşme çetin olacaktır.
Ama kamu malını yiyenin helalleşmesi
öyle bir iki kişinin helalliğine benzemez. Sevabın ne kadar büyük olursa olsun
bir bir karşındakine gidecek, yetmediği yerde onların günahlarından sana
yüklenecek.
Allah korusun değer mi? Hangi mal,
hangi para, hangi makam, mevki hesap günü senin hanene artı yazılacak. Ne
ihaleler seni kurtaracak, ne bir fincan kamu kahvesi, ne bir otobüs bileti seni
kurtaracak.
Aman dikkat. Bireysele dikkat ama
kamuya biraz daha dikkat senden çıkar, eşinden çıkar, evlatlarından çıkar. Daha
da olmadı ebedi âlemde çıkar.
Ne yapmak lazım derseniz?
Zararın neresinden dönerseniz yeğdir.
Dönün ve helalleşmeye koyulunuz bir yerden başlayarak.
Muhabbetle.