Gitmek mi zor, kalmak
mı zor?
Ne zaman gelip tıkansa boğazıma düğümler, kalemde ne zaman
eksilse mürekkep bir şarkıya ya da türküye sığınmak da nedir? İşin kolayına mı
kaçıyorum bilmem. Sanırım biraz öyle. Çıkış noktam oluyor böyle zamanlarda
başkasına ait sözlere dayandırmak yazıyı.
Gitmek mi zor kalmak
mı zor?
Bu soruya giden kendi açısından yanıt verir kalan kendi açısından
belki. Ama hep gitmeyi hayal ederken bile gitmenin sandığımdan daha zor
olduğunu fark ediyorum. Hele de şu gitmekle kalmak arasındaki noktada, ağaçtan
yeni düşmüş bir yaprak gibi örneğin. Ne dala aitsin artık ne de düştüğün
toprağa. Mekanları terk etmek kolay da içindekilerle vazgeçilmez bağlar
oluşturduğundan insan, ayrılık her türlü zor.
Sokaklarından bir yabancı gibi geçiyorum yıllarca yaşadığım
şehrin, sokaklarına bir yabancı gibi gireceğimden mi yeni şehrin?
Gitmek mi zor kalmak
mı zor?
Bir zamanlar hep geride kalandım. Çaresizlikti durağım.
Gideni çeviremez, gidenle gidemez, bir çocuk saflığında ardından ağlardım.
Kalmak ne zordur, iyi bilirim. Hele de gitmeden yana umudu yoksa insanın.
Zincirlenmiş gibiyse bulunduğu yere.
Kalmanın en tehlikeli yanı da sevdiğini fark edememektir. Duyguları,
yaşantıyı, şehri, sokakları ortaklaştığın insanları sevdiğini bile fark
edememek... Fark edememek tehlikeli. Duyarsızlaşmak gibi biraz da. Belki bu
yüzden gitmeyi seven bir yanım vardır, bilmiyorum. Acı da olsa bir ağaç kadar
kök salmış olsan ve sarsılsan da gitmek... Giderken fark etmek özleyeceklerini.
Şehrin arka sokaklarını gezerken, sobalı evleri, yoksulluğu, kış güneşinden
medet uman hımbıl bir kediyi, içine girdiğin her şeyin herkesin hatta "Bir
gün özlersin bak," deseler; "Yok canım daha neler?"
diyeceklerinin bile daha gitmeden özlenmeye başlaması, garip.
Gitmek de zor kalmak
da zor..
Gidiyorum ayrılır gibi bir parçam bedenimden, kalır gibi
diğer yanım. Giderken götüremiyorum, üzülüyorum. Oysa çocuklarımı alabilsem
yanıma, öğrencilerimi... Her nöbetimde bahçe toprağını benimle adımlayanları,
keşke dönüp de sarılabilsem tekrar dediklerimi... Oysa dostlarımı alabilsem
yanıma, kokusu her daim burnumda tütecek olanları... Oysa arkadaşlarımı
alabilsem yanıma bağlanmayayım nasılsa gideceğim derken kör kütük aşık
olduklarımı...
Gitmek de zor...
Burada doğmadım. Çocukluğum, ilk gençliğim, üniversite
yıllarım burada geçmedi. Hatta öğretmenliğimin ilk yılları da... Ama burada
büyüdüm. Mesleğime sarıldım öğretmenliği burada öğrendim. Hep yazma isteği
vardı da içimde yazmayı - kitap çıkarmak yazmaksa- burada öğrendim. Çok güzel
insanlar tanıdım, hep derdi ki öğretmenlerim "Hayatın anlamı sevgi"
bunun doğruluğunu burada öğrendim. Lafın laf olmadığını söylemenin yetmediğini
yapmanın da gerektiğini burada öğrendim.
Yani borçluyum buraya ve birliktelik kurduklarıma. Gönül
bağıyla tutunduklarıma. Yirmili yaşlarda gelip kırklı yaşlarda ayrıldığım bu
şehre beni olgunlaştırdığı için borçluyum.
Gitmek mi zor, kalmak
mı zor?
Ben gitmeyi seçtim. Kalmanın zorluğunu biliyordum çünkü.
Gitmenin zorluğuysa içinde götürdüklerini yanında
götürememek.
Beraberimde götüremeyeceğim herkese... Sevgi ve minnetle...