Bir Köy
Hikâyesi)
Sorgun
Akocak Köyünde öğretmenliğimin ilk yıllarıydı.
Köyümüz
altmış veya yetmiş haneli aktif, diri bir köydü. Köyde üç tane kahvehane çok
faal bir şekilde gece geç saatlere kadar çalışıyordu. Kışın köyde fazla iş
olmadığından özellikle erkeklerin zamanının büyük bir kısmı kahvehanelerde
geçiyordu. Sadece kahvelerde oyun oynanmıyor hoş sohbetler ve daha önce
yaşanmış ilginç hikâyeler de sık sık anlatılıyordu.
Çok
evlilikle ilgili sohbet devam ederken Rüstem Emmi:
İki evlilik çok iyi oluyor. Benim iki hanımım var. Eve
varınca birisi elime su döküyor, diğeri havluyu veriyor. Biri ceketimi tutuyor,
diğeri çorabımı çekiyor’’ diye hava atmaya başlayınca daha önce hanımı ölüp bekâr
hayatı yaşayan Gargacı Amca söze karışarak,’’ Dinleyinde size bir hikâyeantlayım.
Rüstem sende anlattığımhikâyeyi iyi dinle kendine hisse çıkart’’ dedi.
‘’Bizim
köyde daha önce Abdi diye biri varmış. Abdi’nin üç tanede hanımı varmış. Abdi
önce bir tane evleniyor, çocuğu olmayınca ikinciyi, ikincininde çocuğu
olmayınca üçüncü hanımını alıyor.
Çocuğun
olmamasının kusurunu hiç kimse Abdi’ye değil de hep hanımlarından olmadığını
söylüyorlar.
Zaten o
zamanlar kısırlığın erkeklere gör değil, hep kadınlara has bir özellik olduğunu
söylerlermiş.
Aradan biraz
zaman geçince kadınlar arasında geçimsizlikler başlayınca Abdi zamanının büyük
bir kısmını kahvehaneler kapanana kadar kalıyor. Fakat üç hanımla geçimsizliği
çoğalınca bunda sonrada hemen yakındaki camiye giderek iki rekât namaz kılıp sabaha
kadar bağdaş kurup oturmaya başlıyormuş.
Hemen
her gece kahvehane kapandıktan sonra camiye gidip gece sabaha kadar camide
kaldığını öğrenen Muzip Osman,Abdi’ye bir oyun oynamak istiyor.
Muzip
Osman gece kahve kapanınca Abdi’den önce camiye giderek, Mihrabın içine
saklanıpAbdi’nin gelmesini bekler.
Biraz
sonra Abdi gelip iki rekât namaz kılıp, bağdaş kurup oturmaya başlar.
Muzip
Osman Mihrabın içinden huşu içinde’’Abdiiii‘’diye gizemli bir şekilde
seslenmeye başlar.
Abdi
sağına soluna bakar kimseler yok. Bu saatte tüm köylülerde uyumuşlardır. Camide
benden başkada kimseler olmadığına göre herhalde ‘’Eriştim’ ’der. Bu seste olsa olsa Allah’ım beni çağırıyor’’
der.
O ses
yine’’Abdiii‘’der,
Abdi’de
büyük bir sevinç ve teslimiyet içinde,
‘’Buyur
Yarabbi’’ diye seslenir.
‘’Kalk
bakalım dört rekât daha namaz kıl’’ der.
Abdi o
kadar sevinçli ve heyecanlı ki. ‘’Olur, Yarabbi kılayım’’ der.
O
gıyaptan gelen Abdiiisesi hep iki katı artırıp namaz kılmasını söyler.
Abdiii
Kalk
otuz iki rekât namaz kıl deyince ‘’Çok değil mi Yarabbi’’ der
Fakat
yinede acı zulüm otuz iki rekâtı bitirip sağa sola selam verir.
Abdi
çok yorgun ve bitkin düşmüştür,
-
Abdiii
-
Gene ne var Yarabbi!
-
Kalk altmış dört rekât namaz kıl deyince…
Abdi
ayağa kalkar, arkaarka kapıya yönelir.
-
Kılamam yarabbi, kılamam. Öldüm Yarabbi
Camiden çıkıp korku içinde evine gider.
Bir daha da camiye uğramaz
olur.
Artık
Abdi kahvehaneden sonra direk evine gitmektedir.
Muzip
Osman:
-
Abdi Efendi kahveden sonra artık camiye niçin
gitmiyorsun?
Abdi
şöyle bir etrafına bakarak beyazlaşmış sakalını sıvazlar. Çokbilmiş ulama bir
kişi edasıyla…
-
Evet, komşular ben her gece camiye gidiyordum.
Her gece saatlerce namaz kılıyordum. Son zamanlarda gıyaptan gelen seslerle
benim iyi bir din ehli olduğum söylendi. Bundan sonra camiye gitmeme gerek
olmayıp insanlara iyi yolu göstermem istendi. Anlayacağınız ben eriştim
Allah’ın sevgili bir kulu oldum. Darısı sizlerin başına…
Muzip
Osman ve tüm kahve müdavimleri birbirinin gözüne bakıp kimi hafiften, kimi kahkaha
patlatarak gülmeye başlar.
Abdi olanları yavaş yavaş anlamaya başlar fakat işi
bozuntuya vermemek içinde büyük çaba sarf eder