|
 |
Kamil ÖCAL
|
|
Doğumdan ölüme kadar baştan sona uzayıp
giden bir film şerididir insan hayatı. Kiminin şerit uzunluğu fazladır, yani
uzun metrajlıdır, kiminin ise kısa metrajlı. Bazılarında ise tam orta yerinde
aniden kopar hayat filmi. Daha nice yaşayacağı sahneler kalmıştır geride.
Umutları, beklentileri hep yarım kalır. Hayat kalitesi düştükçe film şeridi
daha bir dayanıksız hâl alır, incelir ve en küçük bir sıkışıklıkta film
makinesinin hareket dişlilerinden geçemez ve orta yerinden kopar.
Evet, bir sinemadır insan
hayatı. Kiminin ki renkli, kiminin ki siyah beyaz. Kiminin ki birinci sınıf,
kiminin ki üçüncü sınıf. Hatta beşinci sınıf türünden hiç bir halta yaramayan
ve bomboş sahnelerden, yerlerde sürünen kalitesizlikten muzdarip bir hayat
filmidir. Ne bu hayatı yaşamaya değer, ne de bu filmi seyretmeye.
Seyircisini bile bulamazsınız çoğu zaman. Koca salonda bir kaç kişi. Filmi
seyrettiğine bin pişman belki de. Filmde mutluluğun kırıntısı yok. Umut dersen
zaten hayal. Belki diyorsunuz biraz daha bekleyelim acıklı sahneler geçtikten
sonra mutlu bir son olur mu? Ne gezer. Filmin sonunun böyle olacağı başından
belliydi zaten. Filmin konusu, daha hayata gelirken beş sıfır kaybetmişlerin
hazin bir öyküsüdür. Ardı arkası kesilmeyen şanssızlıklar, hayatın bir türlü
iki yakası bir araya gelmeyen falsolu akışı, kazalar, belalar, hastalıklar,
ayrılıklar, ölümler, zulümler ve daha niceleri. Filmin tüm sahneleri
alacakaranlık ve çok soğuk. İnanın bazen insanın diyesi geliyor, film artık bir
yerinden kopsa da bitse artık. Dayanılır gibi değil sahnelerin ağırlığı.
Kapkara bir kalemle mi yazılmış bu filmin senaryosu nedir? Hiç mi sabahı yok,
hiç mi bir gülümseyen figüranı dahi yok bu filmin? Hangi tozlu mahsenden
çıkarttınız, çok mu aradınız, derdiniz neydi yahu?
Yeter,
yeter, yeter artık. Allah aşkına kapatın bu filmi. Ne vicdan, ne de yürek
dayanacak gibi değil. İnsan bir kere oynuyor hayatın sahnesinde. Asla ikinci
bir şans verilmiyor. Sahne kırık dökük, tasarımlı. Soluk ve mat renkler
hâkim. Olabildiğince de kalabalık bir ekip var. Pekâlâ, o halde kimdir bu
filmin başrol oyuncuları. İltimaslı kimse yok mu? Hepimiz mi figüranız bu
sahnede? Öylesine kötü roller biçilmiş ve öylesine ağır bir oyunculuk.
Senaryonun konusu kurşundan birer gülle sanki her iki omuzda. Taşıyabilmek her
yiğidin harcı değil bu sahnede. Ağlamakla başlayıp yine ağlamakla biten bir
garip serüven.
Dert katarlarının
sıra sıra geçtiği, gözyaşlarının sel sel olup aktığı ve her sahnesinde feleğin
tokatının eksik olmadığı, insanlarının dertten derde sürüklendiği, çırpındığı
ve çırpındıkça da daha çok battığı tüm sahneler bu akşam Hayat Sinemasında.
Asla kaçırmayın. Hayat Sineması sizleri Bayat Filmin Figüranlarıyla
buluşturuyor. Üç kuruşluk filmin beş kuruşluk kıymeti yok fakat boşa geçmiş
beyhude hayatların özeti bu filmde. Bir seyreden pişman bir de seyretmeyen. Bir
sigara içimi anı kadar bile mutluluk yaşayamamış insanların boşa harcanmış
zavallı hayatlarını ibretle seyredin. Bilinmez bir âlemden kopup gelmiş
insanoğlu, kendini böylesine garip bir dünyada bulmuş. Garip doğmuş,
garip yaşamış, garip ölecek ve garip gidecek bu dünyadan. Kimler geldi kimler
geçti bu dünya denilen iki kapılı handan. Bir nefeslik dünya. Aldık nefesi
tuttuk bir süre, sonra verdik nefesi geri alamadık. Yıkıldık hayat sahnesinin
tam ortasında. Sahne karardı, film bitmedi, film koptu tam orta yerinden.
Oynadığımız bu hayat filmini pazarlasak inanın iki kuruş etmez bu
piyasada... |