"Okulda defterime
sırama, ağaçlara
yazarım adını ..."
Artık yazdığım/ız ad olmaktan çık
da gerçekleşerek yaşamımıza dol. Bu imkansız mı gerçekten? Kişiye en büyük
engel kendisiy-miş. İyi de en büyük engeli
"Kendimiz" yapan kim/ler?
Evet, "özgürlük"ten söz
ediyorum; konuyu yazının girişinde anlamıştınız zaten. İyi de nasıl özgür
olalım? Çocukluktan başlıyor demir prangalara mahkûmluğumuz. Bağımsızlığa
attığımız küçücük, masum bir adım daha o günlerde kulağımızın çekilmesiyle
engellenebiliyor. Belki yanakta bir tokat olup birkaç dakika içinde fiziksel acısı
yokluğa karışıyor ama zihinde bir ömür yaşayabiliyor bu engellenme. Sonrası
okul yılları. Arkadaşların, öğretmenler, idareci...
Arkadaşların? Of, onları hiç
sorma. Gözlüklüysen "dört göz", çalışkansan" inek",
tembelsen "teneke", şişmansan "şişko patates", zayıfsan
"sarfinaz"... Aslında o yaşlardan belli: İnsanların farklılıklara
tahammülsüzlüğü. Ya öğretmenlerin? Gerçekten merak ettiğin bir konuyla ilgili
sorular sorsan dersi kaynattığını sanan öğretmeninin parmağını tehditkâr
sallaması. Hatta, daha hoşgörüsüz bir öğretmene denk gelmişsen... Hadi bakalım
hoş geldin sorgu odasına benzeyen idareci odası! Kafanı sıraya koysan
"aylak"sın, kompozisyon yerine şiir yazsan "dalgacı" İlk
aşk mı? Sus, onu hiç hatırlatma. Seni anlamaz büyüklerin zehir zemberek
dünyası.
Lise, üniversite, iş hayatı,
patronlar... Derken gönlüne baharı getireceğini sandığın evlilik. Hele de ailelerin
her işe burnunu soktuğu bu "melmekette". Hayırlı olsun, yaptığın her
işte hata arayan insan kalabalığına karıştın. Seni sevdiğini söyleyen ama ilk
fırsatta yargılayan eş, dost, akraba sahibi oldun alkış! Bu evlilikten bir de
nur topu çocuğun mu var şimdi? Harika, uykularının asıl sahibi bile artık sen
değilsin. Göreceğin rüya, kuracağın hayal, yaşayabileceğin hayat neredeyse
hepsinin efendisi o yumurcak.
Peki ya sen? Sen ne isterdin?
Nazlı bir sevgili gibi çok ender zamanlarda kim bilir belki de sadece yalnız
anlarında karşına çıkan öz-gür-lü-ğü-nü mü? Doğru duydun. Ya yalnızlığında özgürsün ya delirdiğinde ya
da zor bir olasılıkla seni hiç mi hiç yargılamayacak bir dost bulduğunda. Yani
alay konusu olmadığında, anlaşılamasan da saygı duyulduğunda,
yargılanmadığında...
Boş ver şimdi tüm bunları da gir
o çamurlu suya ve zıpla. Varsın kirlensin üstün başın. Yanağını yaksın
anacığının tokadı. Taşların arasından fışkıran bir çiçek bul ve kokla, eve geç
geldiğin için kızsa da birileri. Eğer özgürlükse istediğin neye mâl olursa
olsun öde o bedeli!