Hızla sona gelen bir ramazan ayında daha bayrama kavuşmayı
bekliyoruz.Bizi tekamüle erdirip,hidayet yolunu açan bu mübarek ay çocukluk
hatıralarını yakalayınca adeta her birimizi büyütüp adam ediyor.Tekne orucu
tutmadan tam gün oruç tuttuğumuz gün adeta kendini ispatlayıp
rüşdümüzü kanıtlıyoruz.Bayram günü komşu gezmesinde bu yıl tekne orucu
tutmadığını herkes bilir ve seni adeta bir devlet erkanını karşılar gibi
karşılardı.Bir de üzerinizde gıcır gıcır ayakkabılar bayramlık kıyafetler
varsa günün yıldızı siz olurdunuz.Günler önceden başlayan hazırlıklar
baklavalar, börekler, tatlılar,dolmalar,şerife ve arife günü kızartılan
hamurlar komşu payı diye paylaşmak(üleşmek )için “üleş” dağıtan komşu
kızları , bayram sabahı erkenden bayramlıklar giyilmiş erkeklerin ve erkek
çocukların bayram namazına gitmesi, camide samimi el öpüp helalleşip,
bayramlaşmalar , onlar gelinceye kadar annelerin kızların bayram sofrasını
donatması ve kalabalık bayram kahvaltıları.Sonra çocukları evde tutmak ne
mümkün...heyecanlı bayram gezmeleri, bayram harçlıkları ,toplanan bayram
şekerleri, toplu eğlenceler neler neler
Bu satırları okurken eminim sizde de bayramlara dair bir
çok anı canlandı. Bayram haftasında bayramla ilgili bir yazı yazarken bu
hatıraları tasvir etmek aslında işin kolay tarafı oysa benim değinmek
istediğim çok daha başka şeyler.
Bayramları bayram yapan ona yüklenen sosyal
anlamlardır.Bizi milletçe ve ümmetçi arada tutan, sosyal ilişkileri
güçlendiren , küslerin barıştığı, yardımlaşmanın arttığı, birleştirici
unsurlar.Ne yazık ki günümüz bayramları bu niteliklerin çoğunu yitirdi.
Bayramlaşmak artık sadece kopyala yapıştır yapılan bol renkli ağdalı
sözlü, muhabbet taşımayan adeta yasak savma babından mesajlardan ibaret.Ne
heyecanla bayramı bekliyoruz ne de heyecanla bayramlaşmayı. Sıradan bir gün
gibi yoğunluk arasında üç dört günlük kaçamak tatilmiş gibi geçirilen
bayramlar.Artık çocuklar da yeni bir elbise alınmasının heyecanını
yaşamıyor.Ne el öpme ne övgü dolu baş sıvazlamalar, avuca koyulan
gönülden kopan harçlıklar onları tatmin etmiyor. Çünkü biz
bayramlarımızın ruhunu onlara öğretemedik. İşimize geldi ramazan
bayramlarında beş yıldızlı otellere kaçmak ya da kurban bayramında denize
gitmek. Gerek yoktu kurbanın evimize girip ruhunu çoluk çocuk eş dost konu
komşu fakir fukara ile paylaşıp yaşamamıza, bağışladık oldu bitti
,çocuklar duymadı bile. Onlara göre bayram demek tatil demek oldu biz
büyüklerin ağzında da “ah nerede o eski bayramlar “serzenişi söylendi
durdu.
Yarı kapanma yaşadığımız şu günlerde bu bayramda çok
farklı olmayacak gibi.Belki bu bayram eski bayramların hatırına çocuklarımıza
her ilde olduğu gibi Kırıkkalemizde de şerife gününden kurulan bayram
pazarlarının nasıl bir atmosferi olduğunu anlatır ,temiz ve yeni kıyafetlerini
giyen herkesin adeta şerife gününü bile nasıl bayrammış gibi yaşadığını
,büyüklerle bir arada olmanın şifa
olduğunu ,bayramların bizim kültürümüzün en güzel şiarı olduğunu
hissettiririz.Onlarla oyunlar oynarız . Bayramlaşmanın gönülde
neşvünema bulduğu samimiyeti hissettiririz.
Bayramlar mı değişti biz mi büyüdük yoksa dünya mı
değişti ?
Bilen varsa söylesin....