1979-82 Yılları arası Gümüşhane
İli, Kelkit ilçesi Kabaktepe Köyü’nde er öğretmen olarak çalışıyordum.
Çalıştığım köy erkeklerinin çoğu Almanya’da çalışan ‘’Çimini Dede’’ Ocağının
merkezi olan büyük bir köydü.
Bu nedenle köye gelip, giden eksik
olmaz, birçok kişi dertlerine ve hastalıklarına çare bulmak için köyü ve Cimini
Dede Ocağı’nı ziyaret ederlerdi.
Kış günüydü. Bir akşamüzeri evde
iken, kapım çalındı.
Kapıyı açtığımda köyden bir genç ve yanında
tanımadığım iki bay vardı.
Köylü genç ‘’Hocam bu arkadaşlar ocağa geldiler. Kırıkkaleli olduğunuzu duyunca
sizinle görüşmek istediler. Sizin de hemşerilerinizi görmek isteyeceğinizi
düşündüğümüzden buraya getirdik ‘’dedi.
O günlerde ulaşım ve haberleşme bu
günkü gibi olamadığından gurbete gidenlerin memleket burnunda buram buram
kokardı. Gurbette bir hemşeri görmek, hasretlik gidermek o günün şartlarında
çok önemliydi.
Bizde de öyle oldu. Hemen içeri
aldık hoş beş konuşmaya başladık.
Biraz yaşlı olan misafir anlatmaya
başladı:
‘’Hocam biz Kırıkkale’den geliyoruz. Aslen Kırşehir İli, Kaman ilçesi
Karkınyenice Kasabası’ndanız. Fakat Kırıkkale’nin Bağlarbaşı Mahallesi’nde oturuyoruz.’
Sara’ denen bir hastalık musallat oldu. Derdimizin çaresini bir türlü
bulamadık. Kırıkkale’den buraya kadar yolda ne kadar hacı, hoca, ermiş biri
varsa hepsine uğradık. Kader bizi buralara kadar getirdi. En sonunda Erzincan’a
yakın dağ köyünde bir ‘’Kadın Şıh’’ a gittik. Kadın Şıh sanki bizim derdimizi
anladı. Çünkü yanına vardığımızda adımızı, soyadımızı, nerden gelip nereye
gittiğimizi, hatta derdimizi bize sormadan kendisi söyledi. En sonunda
Kabaktepe köyündeki Cimini Dede Ocağı’na da bir gidin dedi. Biz de Kadın Şıh’ın
demesi üzerine buralara kadar geldik. İnşallah buralarda derdimize bir çare
buluruz da emeklerimiz boşa gitmez’’ dedi.
Bu konuşmalardan sonra misafirleri de
alıp Şıh’ın evine gittiğimizde;
Cimini Dede Ocağı’nın lideri Hacı
Nedim Amca konuşmaya başladı:
‘’Bizim Ocağın son temsilcisi, benim. Biz her şeyi sadece vesile olarak
Allahtan isteriz. Daha fazla şirk koşmak çok günahtır. Çiğdemli Dağı’ndaki
Kadın Şıh üçkâğıtçıdır. İnsanları aldatıp, kandırarak maddi menfaat temin
ediyor. Bir iş para karşılığı yapılıyorsa ondan kaçacaksın.
Bu kadın oraya çay ocaklarında bulunan megafon sistemi kurmuş. Alt
katta bir kişi ne için geldiğini, hastalığını, anasının, babasının adını,
soyadını soruyor. Üst katta kendisi not alıyor. Megafondan Şıh Kadın dinliyor.
Hasta içeri girince, hastanın durumunu sormadan falanca oğlu fiş manca, sana
Allah şöyle hastalık vermiş. Kaç gündür yollardasın, bende seni bekliyordum
deyince, hasta bu Şıh her şeyi biliyor, benim derdimin dermanını da bilir diye
bir verecekse cebindeki son kuruşa kadar verip gidiyor. Hasta o günün
şartlarında bire beş katarak gittiği yerlerde anlatınca buralara büyük döngüler
başlıyor. Allah böyle din tüccarlarından hepimizi saklasın’’ diye
konuşmasını sürdürdü.
Hacı Nedim Amca’nın konuşmalarını
hepimiz ağzımız açık şekilde dinliyorduk. Bu yapılanlar şeytanın bile aklına
gelmeyecek düşüncelerdi.
Bu gün artık dinle kandırmaca
işleri yapılmaması, söylenenlerde kimselerin inanmaması gerekir. Dinimizin her
türlü bilgi akışı Diyanet tarafından yapılarak din şarlatanlarının
kandırmalarına son verilmelidir. Devletimiz bu konuya gerekli önemi vererek,
birkaç oy fazla alacağız diye dinimizi kendi menfaati için kullananların
insafına bırakmamalı, bunlara her türlü ceza vermelidir. Devletimizin önderliğinde
gerçek din adamlarıyla halkın ibadetini en iyi ve doğru şekilde yapmasını
sağlamak tüm hükümetlerin en baştaki görevi olmalıdır.
Bu konuda tereddüde düşenlerin aklına hemen 15 Temmuz
darbe girişimi gelerek, zamanında yapılan ihmallerin, nelere mal olacağı,
hiçbir zaman unutulmamalıdır