Çok
okuyan mı çok gezen mi bilir deyimi hemen hemen liseyi okumuş birçok kişi
edebiyat dersinde münazara konusu olarak işlemiştir. Bende birkaç kere öğretmen
okulunda edebiyat dersinde böyle bir konuyu birden fazla tartıştığımızı
hatırlıyorum. İtiraf edeyim ki bende çok okuyanın daha bilgili olacağını
savunanalar arasındaydım.
Bu
konuyla ilgili görüş ve fikirlerimin değiştiğini yaşadığım hatırayla sizlere
anlatmak istiyorum.
Er
Öğretmen olarak tayinim Gümüşhane İli Kelkit İlçesi Kabaktepe Köyü’ne çıkmıştı.
Aynı ile
er öğretmen olarak aynı köylü beş öğretmen eşyamızı bir Man kamyonu ile
götürdüğümüzde ev eşyaları kamyonun kasasının yarısını bile doldurmamıştı.
İlk benim köye uğradıklarında arkadaşlarım çok
imrenmişler, Şehir gibi büyük ve güzel bir köy; inşallah bizim köyümüzde burası
gibi olur demişlerdi.
Köy aynı
zamanda Cimini dede Ocağı’nın yeriydi. Başında da en son babalarından el alan
Hacı Nadim Amca vardı.
Hacı
nadim Amca gayet zeki, olayları güncel ve tarihi olaylara göre değerlendiren okumamış
ama hayat mektebinde kendisini gayet iyi yetiştirdiği belli oluyordu.
Beni en
çok etkileyen yönü ise bağnaz ve geri kafa düşünmez,’’ İslam olarak tüm icatları biz bulup biz yapmalıyız. Gâvurun
yaptığını alıp, gâvurun yaptıklarına muhtaç olmak çok ağrıma gidiyor Hocam’’
derdi.
Çok hoş
sohbet bir insandı. Her akşam Cimini Dede Ocağında (evinde) ülke ve dünyamızla
ilgili sohbetler etmek bizde bir alışkanlık haline gelmişti.
Hacı
Nadim Amca yine bir akşam sohbetlerinde Avrupa’daki gittiği ülkelerin o günkü
durumlarını ve ekonomilerini, yollarını, sosyal yapısını anlattıktan sonra
İstanbul’u anlatmaya başladı.
Eminönü,
Beşiktaş, Kadıköy ve adalardan sonra İstanbul’un birçok yerlerini özene bezene
anlatıyordu…
Biraz
sonra bana dönerek,
‘’Hocam
hani Taksimden aşağıya iniyorsun, Galata Köprüsüne varıyorsun ya’’ diye benden
cevap almak için beklediğinde…
Bende
İstanbul’a gitmemenin ezikliği ile:
-
Hacı Nadim Amca ben İstanbul’u daha hiç görmedim.
Dediğini de pek anlayamadım.
-
Ne Hoca sen İstanbul’u hiç görmedin mi?
-
Evet, ben daha İstanbul’a hiç gitmedim.
Hacı
Nadim Amca şöyle bir odadakileri tek tek süzerek gözleri yerinden çıkmış gibi tekrar
benim gözüme bakarak:
-
Hoca sen ne diyorsun İstanbul’a gitmeyen, İstanbul’u
görmeyen Hoca mı olur.
-
Amca bugüne kadar o tarafa pek yolumuz düşmedi.
-
Sana nasıl öğretmenlik diploması verdiler. Ben ilkokulu
doğru dürüst okumadım dışardan sizin gibi hocalardan dışardan bitirme diploması
aldım. Dünyada gezmediğim yer kalmadı. Sen koskoca muallim olmuşsun bizim
köyden başka yer görmemişin.
-
Ne yapalım imkânımız olmadı.
-
Valla ben başbakan olsam en çok maşı öğretmenlere
veririm. Öğretmenler ne kadar çok bilgili olurlarsa çocuklarımızı o kadar güzel
yetiştirirler. Sizin suçunuz yok. Bizi yönetenlerin suçu var sizlere iyi bir
maaş vermedikleri için.
Hacı
Nadim Amcanın’’ İstanbul’u görmeyen Öğretmen mi olur’’ İstanbul’u görmeyene
öğretmenlik diploması mı verilir sözü bana bayağı dokunmuştu.
Yüzde
yüz İstanbul’a gitmeliydim. Bu konuda Hacı Nadim amca çok haklıydı.
O yaz
yaz tatilinde öğretmen olan Yusuf arkadaşımla İstanbul’a çalışmak üzere gitmeye
karar verdik. İstanbul’da çalışan iki akrabamızın çağırmasıyla gündelikçi
olarak yağlı boyacı olarak çalışmak üzere çağrıldık.
Çalıştığımız
şirketin Guruba Hasta hanesi, Yıldız Sarayı ve bostancıda Ragıp Paşa Konağı’nda
işleri olduğundan ihtiyaca göre buralarda çalışıyor, Guruba Hasta hanesinde de yatıyorduk.
Devletimiz
öğretmenine çok iyi bakmasa da i çalışan tüm işçi ve işvenler bizlere elinden
gelen saygıyı gösteriyorlardı.
İstanbul’u
yeni görmüştük. Boş zamanlarımızda yorgunluğumuza bakmadan İstanbul’un farklı
yerlerini gezmeye ve görmeye çalışıyorduk.
Galata
Köprüsünü ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Türkiye’nin en büyük köprüsü diye
Boğaz içi Köprüsü yapılmadan coğrafya kitaplarında hemen hemen hepsinde
vardı.
O güne kadar
Galata Köprüsünü boğazın iki yakasını birleştiren bir yer olarak bilirdim. Hâlbuki
sadece Haliçte bir koy üzerine yapılmış bir köprü olduğunu o gün anlamıştım.
O günden
sonra’’ Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi’’ sözüne çok gezme ile ilgili
görüşüne hak vermeye başladım.
Aslına
bakarsan Hacı nadim Amca çok haklıydı. Tüm öğretmenlerimiz iyi bir eğitim
alırken maddi ve manevi olaraksa çok iyi desteklenmelidirler. Ülkelerdeki tüm
meslek guruplarını yetiştiren öğretmenler olduğuna göre maddi olarak ta üst
gelir gurubuna dâhil meslek gurubundan olmalıydılar.
Bizi
yönetenler ilkokulu bile dışardan bitiren Hacı Nadim amcanın fikir ve
görüşlerine geldikleri zaman öğretmenlerinde durumunda bir gelişme olacaktır.
Ne zaman
derseniz?
Birkaç
nesil daha göremeyiz.