Ruhumu, müziğin kollarına
bıraktım. Bir gönlü tedavi edemeyen tek bir sanat dalı olmadığı gibi en iyi
şifacı da yazı ve müzik diye düşünürüm. Peki, nelerin onarılmasını bekliyorum?
İnsan, tedavisinin imkansızlığına alıştığı kendi yaralarının iyileşmesinden
çoktan vazgeçiyor da hayatın kendinden sonrası için başka insanlar, canlılar ve
dünya için güzellik getirmesini bekliyor.
Bir kuştan ödünç aldığım
kanatlarla yükseldiğim yerden bakıyorum her şeye. En çok da geride kalan
zamana... Yaşananlara, yaşanmak istenenlere, yaşanması ertelenenlere,
yaşanmasından umudu kesilenlere... İki yıldır apartman dairemizin balkonundan
izlemek zorunda kaldığım betonlaşmış saksı baharlarına bakar gibi. El kadar
toprakla, küçücük bir yeşille doğaya karışamadan, onu doyasıya yaşayamadan;
içim özlemlerle dopdolu bakıyorum. Hem de birçok şeye özlemle. Baharı yaşamak
kadar birlikte yaşamaya. İnsanlar arasından geçmeye, öğrencilerime dokunmaya,
anneme, babama sarılmaya... Umutsuzluk ciddi bir hastalık, bunu biliyorum. O
yüzden belki de ne zaman umutsuzluğa kapılıp onun çamurlu sularında boğulacağımı
sansam koşup bir kitaba, dinlendirici bir müziğe, birkaç satır yazmaya
sarılıyorum.
Her konuda ikiye bölünmüş
gibiyim. Bu sene de bahar yok öyle mi, diye soran bir yanıma diğer yanım unutturmaya
çalışıyor bazı şeyleri: " Geçecek diyor sabret. " Keşke bir çocuk
aldırmazlığında olabilse insan. Her durumdan bir oyun var edebilse. Oysa ben
bugünlerin geçmesini en çok da çocuklar için istiyorum. Okullarına,
birbirlerine, çiçeklerle süslü bahar dallarına bir an önce kavuşsunlar diye.
Umutsuz yanım doğrucu Davut. Bir
ceviz ağacının altında, onun zehir saçan varlığının etkisiyle esrikleşip
uyumuşum da ordu kuran binlerce karınca beynimin içinden "rap, rap"
sesleriyle geçiyor gibi hissettiriyor; her şeyi aynı anda zihnime doldurarak.
Eğitim diyor kocaman hayal kırıklığı, rap rap! Ülke gündemi oyalayıcı, aslından
uzak, rap rap! Kokuşmuş insan ilişkilerinden ekmek çıkaran TV programları,
kirlenmişlik, kötülük, aşağılık olmanın gittikçe kabulü, rap rap! Sosyal
medyada hep bir mutluluk masalı, kiminin inci gülüşlü öz çekim fotoğrafları,
kiminin başarı hikayesi, evi arabası, tepside dumanı tüten kahvesi, rap rap!
İnsan hayatının ucuzluğu, bedava oluşu, sağlığımız, aşıda bir türlü sıra
gelmeyen biz öğretmenler, rap rap! Binlerce karınca aynı anda aynı yöne "rap
rap!"
Sağlımız dedim değil mi, biz
öğretmenler mi dedim bir de? Söz buraya gelmişken tek bir şey
söyleyeceğim: bizi aşılasınlar, okullar
açık kalsın. Öyle sanıldığı gibi yatmayı değil; çocuklarımızı, okulumuzu
seviyoruz. Üretmeyi, yaşatmayı, öğretmeyi, yarınları aydınlatmayı kısacası
sevmenin kendisini seviyoruz. Artık zihin kıvrımlarımızda dolaşan şu karınca
ordusunun rap rap sesinden kurtarın bizi.
Ama kime diyoruz, rap rap!
Ne zaman umutsuzluğa kapılıp onun
çamurlu sularında boğulacağımı sansam koşup bir kitaba, dinlendirici bir
müziğe, birkaç satır yazmaya sarılıyorum. Bugün de öyle işte... Bu kısa süreli
bir iyileştirici biliyorum; asıl çözüm başka yerde. Rap rap!