Ülkemizde bazı insanların yıllarca söylediği
bir söz vardı. İki meslek var hiçbir zaman sonu gelmez.
Birincisi eğitim, ikincisi sağlık. Bu
görüşe sahip olanlar şu hakikati bilmiyordu! Yarın belirsizdir!
Pandemi belası ile birlikte bu gün
geldiğimiz durumda çoğunluğun görüşü: Yüz yüze eğitim bitti.
Peki, bu görüş, bu düşünce doğru mu?
Eğitimde en son mevcut durum ne? Al sana hakikat!
★
• Uluslararası
öğrenci değerlendirme programı Pisa testinde Türkiye bu senede ortalamanın altında
kaldı.
• Temel
yeterlilik testine başvuran, giriş ücreti yatıran 128.580 aday başvurduğu halde
sınava girmedi
• Dünyanın
en zengin, nüfusu bizden iki kat fazla Almanya-İngiltere’nin öğrenci sayısı
bizimkinden daha az.
• 2020
başında Okul öncesi, İlköğretim, Orta öğretim düzeyinde 18.240.881,
Yükseköğretimde 8.076.615, Mülteci 650.000 öğrencimiz, 1.117.686
öğretmenimiz, 70.000’den fazla Okulumuz var.
• 2008 yılında ÖSS sınavına giren
1.504.956 öğrenciden 750.000‘i 15–(8-3) = ? Soruyu çözemedi.
• 2016
yılında öğretmen adayları çakıldı, Matematik alan sınavında 50 sorudan ancak 9’unu
cevaplayabildi.
• Sayıştay
2019 raporu: Ülke genelinde 50 bin norm fazlası öğretmen var ülkeye yıllık yükü
5 milyar TL.
• Öğretmen
maaşlarının ülkenin üzerinde bir yük olduğu, okullara fazla kaynak
aktarılamadığı, yolundaki haberler ve resmi açıklamalar, ulusal ve yerel medyada
sürekli geniş yer alıyor. Ve bu haberlerin tamamı ülkemizin gerçekleridir. Bunların hepsi de yüz yüze eğim içerisinde oldu… Öte
yandan bir yıldır okullar kapalı
olmasına rağmen 2020 YKS sınavlarında 15 Türkiye birincisi çıktı.
★
En büyük yanlışlığımız toplumumuzun kendisiyle,
gerçeklerle yüzleşmekten korkmasıdır. Şimdi birisi çıkıp: “Bir ülkede bu kadar
okul olmaz, digital çağda bu kadar öğretmene gerek yok, bu kadar yükü beş ABD
bütçesi olsa kaldıramaz” dese, vay haline, vay ulan anasını... sözleri!.. Ancak
bunlar ülkemiz gerçeği.
★
Dünya tarihi boyunca büyük
insanların, filozofların çoğu kendini yetiştirmiştir. Okul yoktu, giyecek yoktu,
kalem, defter kısıtlıydı. Bu insanların sadece olağanüstü öğrenme isteği, tükenmez
azimleri vardı. Devletten aldıkları maaşları, sosyal güvenceleri bile yoktu. Antik
Yunan, Roma, Endülüs, Bağdat, İskenderiye, Edesse, Harran ve Nusaybin’de kıt
imkânlara rağmen kişisel çabaları sonucu çağın en büyük insanları yetişti. Buralardaki medreselerin özelliği birer ekol
olmasıydı. Felsefe, Hendese, Aritmetik, Astronomi alanında bir ekol, bir fikir
oluşturup insanlığa bir yol açıyor ve dünya onun peşinden gidiyordu. Bugün
ülkemizde kendini yetiştirmek isteyene fırsat ve imkân sonsuz sayıda. Eskiye
göre eğitim imkânları, olanakları fevkalade arttı, bilgiye erişim daha kolay
hale geldi. İnternet, Usb, akıllı telefon, WhatsApp mucizeleri çıktı. Bilene,
kendini yetiştirmek isteyene her biri bir dünya mucizesi. Öyle bir mucize ki bir değil, aynı konuda ders veren yüzlerce yerli ve
yabancı profesyonel öğretmen, binlerce kaynak elimizin altında. Ancak,
amacı dışında kullanana hiçbir faydası yok, hatta zararı çok. Eğitim, dünyada
okul olmadığı zamanda insanın var olduğu tarihten beri vardı. Sonsuza kadar da
devam edecek, ama uzaktan, ama yüz yüze. “Azimle osuran betonu deler” derler.
Başarının mazereti dün yoktu, bugün hiç yok. Bilene, görene, anlayana, azmedene bu çağ bir mucize!..
★
Aslında devletimiz görevini yaptı.
Yıllarca ülkenin dört bir yanına okul, derslik yaptı. Köy, kasaba, şehir
okullarla doldu. Bedava eğitim verildi. Öğretmen sayısı milyonu geçti. Elli-yüzyıl önceki verilemeyen imkânların
yüzlerce fazlası hem öğrenciye, hem eğitimciye verildi. Çoğu bu imkânı
değerlendiremedi. Devlet okulunda görevli olup çeşitli bahaneler üreterek cepte
keklik sayıp asli görevine önem vermeyip, şahsi çıkarı için özel dershanelere
koşarak giden kötü niyetli bazı öğretmenler oldu. Okuldan
hariç üç defa dershaneye gidip sınavlarda barajı geçemeyen öğrenciler oldu.
Küçük bir azınlık ise kişisel çabasıyla kendini kurtardı. Doğanın kanunu bile
böyleydi. Dağlar taşlar delinip binlerce ton toprak siyanürle cüruftan ayrıştırılıyor
ancak bir gram altın çıkarılabiliyor. Ormanda Aslan ceylanı yiyor, Çakal kalan
artığı, Akbabalar da leşleri yiyor, tarihi güçlüler yazıyor, hayatı güçlüler
yaşıyordu. Dinimiz bile “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu, aklını
kullanmayanların üzerinden belayı eksik etmem, pislik yağdırırım” diyordu. Her
zaman böyle oldu. Aklını kullanan ülke ve insanlar kültür, eğitim, refah ve
medeniyette en üst sıralarda yer aldı. Ülkemiz kamuoyunda “eğri oturalım doğru
konuşalım” diye yanlış bir algı benimsendi. “Eğriden doğru çıkmaz, doğru oturup
dosdoğru konuşalım” ilkesine insanımız sahip çıkmadı. Sonunda ülkede “Her şeyin sorumlusu devlet, sistem bozuk”
düşüncesi hâkim oldu.
★
Dünya kurulduğundan beri elliden
fazla medeniyetin geçtiği, binlerce deneyim, bırakılan bilgi birikimi, eğitim tecrübesi,
milyonlarca fırsat ve imkânlara rağmen ülkemizin üzerinde bulunduğu bu
topraklarda eğitim sistemi istenilen seviyeye neden yükseltilemedi? Neden ülkemiz
eğitimde üstün başarıyı yakalayamadı? Niye öğrencilerimiz ulusal, uluslararası sınavlarda
Matematik, Fizik, Kimya da en alt sıralarda? Eskiden yolu olmayan, sobası bile
olmayan okullarda on binlerce başarılı insanlar nasıl yetişti? Bu gün onca imkâna,
bedava hizmete rağmen bizim ülkemizde neden bir Bill Gates, Bir Elon Musk, bir
Steve Jobs, bir Mark Zuckerberg çıkamadı. Eğitimde bir Güney Kore neden
olamadık? Neydi yanlışlıklar?