Kızaran yüzüyle gülümsedi güneş giderken "Şimdilik elveda! Yarın
selamlayacaklarım arasında yalnızca insan kalanlar olacak. Gecesini insanca
geçirebilene günaydın," diyeceğim."
Sadece her şeye ve herkese rağmen bunu başarabilenlere..." Aşağıya bakarak da mırıldandı türküsünü:
"Yaşamak
bu yangın yerinde
Her gün
yeniden ölerek
...
Yaşamak,
görevdir yangın yerinde
Yaşamak,
insan kalarak..."
Güneşin bu
türkü eşliğinde aşağıya son bakışıydı.
Sonra yer yüzündeki insanlar hep yukarılara bakacaktı onu arayarak. Gerçekten
de çok az kişiye görünecekti. "Korkağa, cahile, zalime; duyarsıza, döneğe,
suskuna..." görünmedi o günden sonra.
Hep çürümüşlük, kötülük kazanacak değildi ya.
Rüzgâr da
güneşten yanaydı, ne yapıp edip denizin kokusunu şehrin en köhne semtinde yer
alan eski ve rutubet kokulu evlere
getirmenin bir yolunu buluyordu. "Yaşamanın yangın yerinde görev olduğunu
bilenler" sokağa çıkınca burunlarına dolan tuz, yosun, teknelerden akan mazot ve ölü
balık kokularına rağmen denizin sadece kendisine ait kokusunu, baskın kokuların
ardına saklanmış da olsa hissederek umut buluyordu. Hayatın tüm anlamsızlığına
rağmen yaşanılası bir tarafının olduğunu da hatırlarcasına...
Şair de
güneşten yanaydı. Cama vuran geçici yağmura aldanıp da yalancı bir şevkle
yazmıyordu. Ün, para ve makam aşkına dizelerini satmıyordu. Yukarıya,
yıldızlara bakarak ilham alıyordu. "Doğduk" yazdı defterine ilk dize
olarak.
"Doğduk,
Ağlarını örmüş
Bekliyordu kötülük
Baş ucumuzda
Daha ayağımız değmeden
Leğendeki tuzlu suya.
Büyüdük,
Eksilerek yürüdük
Kayıp parçamızın ardında.
Yokluğumuzla çoğalıp
Savrulduk
Cennet cehennem arasında.
Sevdik,
Sevgi onarırken birilerinin dünyasını
Bizim gibilerin
Bozuyordu tümden kimyasını.
Yaşlandı,k
Sanma ki artık
Nurlu ihtiyarlardık
Geriye dönünce anladık
Yaşam denen umarsız yolda
Güneşsiz kalanlar
Biz yaşamadık
Sadece vardık!"
Gençlik de
güneşten yanaydı. Genç olmak, unutturuyordu
her kötü şeyi. Umut veriyordu. Önünde uzanan zamanın varlığına inanmak
sıkıntılı günlere karşı tahammülü arttırıyordu. Gelecek günlerin farklı
olacağına dair kuvvetli inançlar duyuruyordu. Ne yıpranmış giysiler, ne burnu
aşınmış pabuçlar, ne delik cepler gençliğin verdiği güzelliği, tazeliği; cesareti, umudu bozamıyordu.
Güneşten yana olan herkes zaten güneşi bulmuş,
onun tarafından gecenin her bitiminde güne aydın başlamıştı. "Işık
yenmişti karanlığı"
Güneşin günaydını, merhabası, elvedası; türküsü, ninnisi, masalı o günden sonra hep hak edenle kaldı.