20 Aralık sabah
saat 11 civarında telefonum uzun uzun çalıyordu.
Telefonu
açtığımda emekli bir öğretmen arkadaş ağlamaklı, üzgün bir ses tonuyla:
‘’Hocam acilen HALK TV ‘yi açar mısın? Şu
anda Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları’nı anlatıyor. Nasıl kıymışlar, niçin
kapatmışlar’’ diye yakınarak, benimde bu programı seyretmemi istiyordu.
Arkadaşın bu programdan çok etkilendiği
belli oluyordu.
Programı
dikkatlice izlediğimizde bu ülkenin üretici bir toplum olmasındaki öğretmen
okullarının rolünü bu kadarıyla bile herkes anlayabilirdi.
Program biter
bitmez bilgisayarımın başına geçerek hiç abartmadan, sadece orada
yaşadıklarımızı en basit dille anlatarak öğretmen okullarının ülkemize kattığı,
verdiği değerleri daha iyi anlaşılmasına çalışacağım.
67-68 Öğretim
yılında Hasanoğlan Atatürk İlk Öğretmen Okulu’na vardığımızda ilkokulu yeni bitirmiş,
12-13 yaşlarında birer çocuktuk. Buraya gelen çocukların yüzde doksan dokuzu o
güne kadar, köyünden pek çıkmayan fakir köy çocuklaraydı.
Bizleri Atatürk’ümüzün
kocaman bir heykelinin bulunduğu, büyük alanda toplayarak sınıflarımızı ve
şubelerimizi belli ettiler.
Okul müdürümüz
kürsünün önünde herkesin duyacağı gür bir sesle:
‘’Yavrularım,
çocuklarım bugün hepiniz çeşitli kasaba ve köylerimizden gelerek aileleriniz
tarafında bizlere emanet edildiniz. Şimdi bu okulumuz sizlerin yeni ve daha
büyük bir aile yuvanızdır. Ülkemizin her tarafında sizlerin okuyarak, burada
iyi bir eğitim alarak, öğretmen olup gelmenizi bekleyen köy çocukları vardır. Devletimiz
kıt kanat bütçesini sizlerin okuması için harcamaktadır. Sizlerde iyi okuyup
bir an önce sizin gibi köy çocuklarının okuması için tekrar öğretmen olup
köylerimize gitmelisiniz. Diğer köy çocuklarının okumasını sağlayarak bir an
önce ülkemizi okuryazar oranı yüksek ülkeler arasına getirmeliyiz.
Her dersi ayrı bir dershanede veya atölyelerde
işleyeceksiniz. Tarlada, bağda, bahçede çalışıp hayvanlara bakacaksınız.
Arıcılıkla uğraşıp, resim, müzik yapacaksınız. Köylüye lazım olacak her bilgiye
sizlerde sahip olacaksınız. Burada
bildiklerinizi ve öğrendiklerinizi köylüye öğreterek onlarında bir an önce
kalkınmasına yardımcı olacaksınız’’ diyerek uzun uzun konuşma yaptı.
Daha sonra
sınıf öğretmenimizin eşliğinde sınıflara gittiğimizde, hepimiz birer ürkek köy
çocuklarıydık.
Yedi yıl burada
okulun tüm öğretmenleri ve çalışanları tarafında bir aile şefkatinde okuduktan
sonra hiç birimiz şehir okullarını ve lüks bir ortamı hayal bile edemiyorduk. Türk
bayrağının dalgalandığı her yere seve seve gideceğimizi söylüyorduk. Devletimiz
bizi yedi yıl yatılı okuduktan sonra bu milletin her ferdinin dişinden tırnağından
artırdığı vergilerle okumuştuk. Hepimiz ömrümüzün sonuna kadar çalışsak ta bu
millete, bu devlete borcumuzu ödeyemeyeceğimizi biliyorduk.
Köy Enstitüsü
ve Öğretmen Okulu mezunu öğretmenlerin Anadolu’muzun en ücra köylerine
gitmesiyle, köylerde kısa sürede uyanışlar başlamış, köylü gelişiyor,
köylerimiz uyanıyordu.
Bu uyanışlar
yüzyıllardır fakir halkı sömürerek geçinen uyanıkların işine gelmedi. Bu
okullar acilen kapanmalıydı. Köylüler uyanıp yeni haklar aramamalıydı.
Köylülerin
uyanmasından korkan güç sahipleri o günün siyasi iradesine baskı yaparak bu okullarımızı
kapattılar. Daha sonra ise köylerimizde yaşama ortamı kalmayınca, köylerimiz boşalarak şehirlere doldu.
Ellerinde bir sanat olmayan köylülerimiz evrim değiştirerek varoşlarda fakirlik
ve yoksulluk içinde yaşamaya başladılar. Şehirlerde ne şehirli, nede köylü gibi
yaşantı kurdular.
Maalesef
çalışan, üreten bir köylünün yerine varoşlarda Sosyal Dayanışma Vakıflarının
yardımı ile geçinen bir toplum tipi yarattık. Kendi köylümüzü fakirleştirirken
yabancılardan ithal ettiğimiz tarım ürünleriyle başka ülkelerinin köylü ve
çiftçisini destekleyip zengin olmasına sebep olduk.
Bu okulları kapatanlar yaptıkları ve yarattıklarıyla
ne kadar öğünseler azdır. Üreten bir köylümüz varken maalesef bugün tümüyle
tüketen bir toplum olmamıza sebep olanlar ellerine kına yaksınlar. Çünkü
dünyada ürettikleri kendine yeten yedi ülkeden biriyken buğdayı, eti, nohudu,
mercimeği, fasulyeyi, hatta saman ithal eden bir ülke olarak köylünün de yok
olup bitmesine sebep oldular.