Küçük çelimsiz bir kızım ,ondört veya onbeş yaşında ya varım ya
yokum.Sırtımda yükü bana oldukça fazla gelen içi kitap dolu okul çantam ve iki
elimde memleket nevalesi anne hediyesi dolu iki çanta öyle ki artık çantaların ağırlığı
da parmaklarımı kesmiş ince ve zayıf zavallı parmaklarım morarmış hatta
bembeyaz kesilmiş.
Ozamanlar hiçbir şey bilmediğimi düşünen ben tozlu köy otobüsünün
açılan kapısının önünde içerdeki ölgün gözlerle bana bakan
yolcularla gözgöze geliyorum.Çoğunun çizgili yüzü tek tek yaşadıklarını
haykırıyor,kesif bir yorgunluk çehrelerinden okunsa da bakışlarındaki
müşfikliği hissediyorum.Ayağımı değil adeta tüm vücudumu kaldırarak otobüse
binmeye çalışırken öndeki oturan birinin sırt çantamdan tutup çekmesiyle
kolayca çıkıyorum.
Her koltuğa dolu,koridorda oturan yolcularla muhabbet eden
oturanlardan daha gençce duran insanlarla dolmuş bir otobüs.Koridoru sarı puslu
sigara dumanına inat bir uğultu sarmış.Birinin yardımı ile sıkıştırılan
yükler,insanlar ve uğultu...
Bu
uğultuyu üç beş koltuk ilerden gelen bir kadın sesi dağıtıyor:
-Gel
çocuğum otur buraya...
Bozuk yollardan tangur tungur giden otobüste adeta tüm organlarınız
yer değiştirirken oradan yürümek oldukça zordur sağa sola yalpa yaparak
eşyaların üzerinden geçerek sese doğru gidip oturdum.
Haa...öyle
oturmak değil koltuğun ucuna iliştim.
Böyle
başladı benim yolculuğum.
Kendini
bulmak, kendini bilmek ,kendini gerçekleştirmek...Hayallerimiz ve isteklerimiz
de bu yönde şekillenirler.
Yolculuklar
hayallere doğru olduğu gibi kendine doğru da olmalıdır.İşte o hiçbir şeyi
bilmediğimi düşündüğüm anlarda benim yolculuğum da kendimi bulmak içindi ama
hangi kendimi?
Yollar... Dünya üzerinde farklı ülkelere giden yollar,tozlu,sıcak
ve uzun,kimi zaman buzdan soğuk,yalnız ve karanlık...
Sıkıştığım
koltuğun köşesinden bir pınar akıyor yollara doğru,uzayan,kıvrılan,incelen ve
kaybolan yollara..
Kilometrelerce
uzaktaki pınarlar canlanıyor düşüncelerimde hepsi bana başka başka şeyler
anlatır.Savunmam dediklerimi savunan bir pınar çıkar karşıma.Farklı
yaşantıların bunu makul kılması utandırır beni .Koşulları tıpkı bir telkari
ustası gibi şekillendiren başka bir pınar çıkar karşıma. istikrarlı hayalin
hakikati düşündürür beni.
Yollar
uzun olsa da biter,hepsi bir yere varır. Gözümü kapatıp kendimi seçercesine
dağları,okyanusları, ülke sınırlarını geçiyorum.
Şimdi
ben Orta Doğu‘da işkence gören Ezidi bir kadınım...
Şimdi
ben Almanya’da Neonazizm yanlısıyım...
Şimdi
ben sınırdan geçen sığınmacıyım çelme takılmış ayağıma yerdeyim...
Şimdi
ben Kenya’da sünnet edilmiş bir kadınım...
Şimdi
ben Finlandiya’da eğitim gören bir kızım...
Şimdi
ben Brezilya’da yüzücü olmak isteyen bir genç kızım ...
Şimdi
ben Amerika’da bir siyahiyim...
Şimdi
ben Suriye’de zindanda bir kadınım...
Şimdi
ben Diyarbakır’da evladı için nöbet tutan bir anneyim...
Şimdi
ben bir yerlerde en güvendiği adam tarafından öldürülmüş bir eşim...
Söylesene
dünya üzerinde kaç pınar var?
Şimdilerde daha çok şey bildiğimi düşündüğüm şu anlarda muhayyilemde
ki bu hatırat yolculukların bazen geç bazen de erken yapıldığını öğretti
bana,hiç bitmeyen ince,uzun, kıvrılan ve kaybolan yollarda...
Sert
bir fren sesiyle işte bu yolculukta son buldu.Tut elimden yeni bir yolculuk
için yola revan olalım.