Dünyanın bir çok
bölgesine hükmetmiş,yedi kıtada at koşturmuş,kadim bir medeniyetin çocukları
olarak hep gözlenen ve beklenen olduk. Asr-ı Saadet’ten sonra tüm insanlığa eşi
olmayan bir medeniyet sunmuş ,çaresiz gönüllere merhem ,susuz yüreklere sel
olmuşuz.
Her medeniyetin
kendine özel/has yapısı vardır .O temel yapı,tüm mahlukata nasıl bir yaklaşım
içinde olduğununda işaretçisidir. Osmanlı medeniyeti İslam‘dan aldığı ışık ve
Kuranı Kerim’in hakikati ile kültür birikimini “aşk “ve “edep” düsturuyla
yapmıştır .Gördüğünüz her bir eserde bu aşk ve edebi yakından yaşarsınız,
alçacık bir kapı, üstündeki bir tokmak ve yahut camdaki çiçek inceliğin ve
edebin sessiz ilan edilişidir.
Cihana aşk ile
bakıp edep ile görünce ortaya ecdadın insanı muazzez kılan eserleri çıkıverir.
Duvarlardaki kuş köşklerinden ,yolcuların hayvanlarını sulayan vakıflara,sokak
hayvanlarına bakan vakıflara ,hayvanlara mera açan vakıflara,kedileri besleyen
vakıflara,Leylek vakıflarına kadar adını sayamadığım bir çok vakıfla şefkat ve
merhametlerini neşrederler. “Hayvanları sevmeyen insanı da sevemez “sözünün
edebiyle bir medeniyeti tüm dünyaya gösterip,” aşk imiş her ne var alemde
“(Fuzuli)gerçeğiyle damla damla bu kadim medeniyeti bize miras etmişler.
İşte bu kadim
medeniyetin ruhunu soluyan bizler vakıf gönüllü insanlar olalım.Hayvanları
sevelim,kışın gelmesi,havaların soğuması ile zor durumda kalan sokak
hayvanlarına doğal ortamlarında yaşam şansı oluşturalım.Çünkü onların bir çoğu
bizim sosyal alanlarımızda yaşam mücadelesi veriyorlar.Hepimizin yaptığı gibi
sahiplenip bir müddet bakıyoruz.Sonra bir sebepten sokağa
bırakıyoruz.Unutmayın sokak onların
doğal yaşam alanı değil ve bizim sosyal
ortamımızda en fazla bir iki yıl yaşama şansına sahip oluyorlar.
Seviyoruz evet, lakin sevmek sorumluluk ister/korumak
ister.Yazın sahiplenip kışın sokağa atmadan...
Kendine, âleme;aşk
ve edep ile bakıp davranabilmek ümidiyle...