İlkokul
sıralarında heyecanla otururken bize öğretilen mevsimleri hep yaşaya, yaşaya
geldik bu günlere.. İlkbahar yaz, sonbahar ve kış..
Her birinin ayrı
bir güzelliği var dünyamızda. Her biri ayrı bir mektup,ayrı bir tat
yaşantımızda. Birinin içinde iken heyecanla diğerini bekleriz. Gelse!çabuk
gelse! deriz. Aslında dört mevsim bize hayatımızdaki pastoral güzellikleri
sunar. Özlemi sunar, sevinci sunar, kavuşmayı sunar. İçinde iken azda olsa
şikayetçi olduğumuz, geçince de “ah gelse “diye hayıflandığımız hayat yokuşunun
merdiven basamaklarını sunar. Kırıkkale’de de eskilerin “teşrin “adıyla bildiği
teşrinievvel (Ekim) ve teşrinisani (Kasım)nin son demlerini yaşamaktayız hep
beraber.Bana dört mevsimin “beytül-gazeli” gibi gelse de bu günler yemyeşil
yaprakların oturduğumuz evlerin balkonlarına düştüğüne şahit oluyoruz. Balkona
düşmesi, yürüdüğümüz yola düşmesi, ağaçta iken kıyamadığımız yeşilimsi
deryanın, ayak altında adı üzerinde son bahar oluşana şahit oluyoruz.Ağaçta
iken doya doya göz zevkimizi okşayan, yere düştüğü zaman, süpürülüp kenara atılan hayatımızı hatırlatan bir mazi yaşatır
bizlere. Hakikaten mevsimlerin üstlendiği anlam ve mana bizim hayatımızın
yüklendiği özlem ve mana ile aynıdır. Doğmak İlkbahar ise, gençlik yazdır,
ihtiyarlık sonbahar ise, hayatın sona ermesi, yere düşmek kıştır. Mevlana
diyorki, “ Aslında mevsimler bize açıp okumamız için Allahın bir mektubudur. Bu
mektubu okuyup anlarsan sana hayatın iç yüzünü ve hakikatini öğretir. Ey hayat
Seni İlkbahar gibi yeşerten dünyaya getiren Allah, bir gün olacak sana hertürlü
nimetleri verecek, sonra belini bükecek ve sonra toprak olacaksın, tıpkı
mevsimler gibi.”
Bahçeme çıktığım zaman bir hüzün çöker kalbime, her düşen
yaprakta gördüğüm mesajlar korkutur beni. Ben bana Rabbimden gelen mektubu
acaba okuyup anlayabiliyor muyum diye! Pandemi sürecinde bahçede kaldığım süre
içinde sepet sepet dağıttığım sebze ve meyveler, gög iken kızaran domatesler,
ham iken olgunlaşan sebze ve meyveler bize bir tablacı misali hem sesli, hem
görüntülü ve hem temaslı mesaj veriyor ki; Ey İnsanoğlu gel beni oku /beni
anla. Ben sana Allahın bir mektubuyum. Beni oku!hadi bak! şimdi Kış geldi tekrar
bahçeye gir, sepetlere topladığın sebze ve meyveleri şimdi toplasana !
Toplayamazsın zira benim kışım geldi ben öldüm, artık ben uyarma ve idrak etme
mesajımı verdim der. Kış geldi her yere, gözümüzün önünde.İşte insan ömrüde
dört mevsim gibi kış geldiği zaman ne mevye verecek ne sebze. Yani ne amel
yapabilecek, ne hayır ne yardım. Artık onun kışı geldi.
Evet kışa merhaba
dediğimiz bu günlerde aslında asıl hayatın mesajına merhaba, hayata ise elveda
diyoruz. Bazen kelimeleri okurken anlamları yerine koymak gerekir, o yüzden
ilkokulda bize tertip ve sıralaması İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış diye
ezberletilen aslında mevsimler değil bizim hayat akışımızmış.
Kışa amel defteri dolu sepetler ile girmek dileğiyle,
tüm okuyucularıma selamlar sunarım