Mevsim artık kendini, özellikle sabahları daha bir hissettirmeye
başladı.Yazın o sıcak uzun ve bereketli günleri “ömür”gibi kısalmaya
başladı.Bununla birlikte tabiat da bir telaşa düştü sanki...
Sararıp tek tek dalından yere düşmeye hazırlanan yapraklar,
görevini tamamlamanın huzuruyla, asıl özüne “toprağa”düşmeden
gözlerimize gönüllerimize harika manzaralar temaşâ ettiriyor.Onlar için
bir “son”olsa da giderken bile sarı ve kahverenginin her tonuna bürünerek
usta bir ressamın elinden çıkmış bir tablo oluyor, hiç vaktini şaşırmadan
, hemen hemen hepsi birden...
Bazen
hüzünlü bir “göz”e bazen yeni bir başlangıca
seyrangâh oluveriyor, bütün nebatat bir gayrete biniyor. Mesela güller!...
soğuk geceye inat tomurcuğa duruyor.Sanki açmaya ömrü vefa edecek gibi.
Kim bilir belki güneş yüzünü güldürürse o da yetişir
herhalde bir bahar edasıyla açabilmeye...
Hani bir şarkıda geçer ya “Güz gülleri gibiyim , hiç bahar yaşamadım
“diye. Bahar görmemiş gayretli güller onlar.Aslında onlarda ki gayret
bizlerde de var farkında mısın ?İşte o yüzden hep telaşlı olur bu
aylar.Yazın bereketi bu ayları yoğunlaştırır.E tabi “kiler kültürüne sahip
bir millet “olmakta bunu destekler.
Özellikle salgın nedeniyle
bir çoğumuz belki çok sık gidemediğimiz ilçemizdeki
köyümüzdeki bağımıza bahçemize yöneldik,veya virüsün
etkisi/baharın çoşkusuyla yeni bir bahçe edindik.Daha tecrit bir hayat daha
temiz gıda elde etmek niyetiyle atıl olan bağlar şenlendi.Bahçelerde denenen
fideler,yetiştirilen çeşit çeşit sebzeler ve meyveler
hem tüketildi hem eşe dosta hediye edildi.Fazlayı
paylaşmak ve israf etmemek bize çocukluğumuzda aşılandı.Meyvelerden
kurular,kompostolar ve pestiller döküldü.Salçalar pişti ,soslar
yapıldı.Üzümler toplandı ,bağlar bozuldu.Çocuklarla neşe içinde
pekmezlikte üzümler ezilirken çocukluk anıları depreşti ve mevsimin kısa
gününün erken çöken karanlığına ışık oldu ateşimiz ,şıra üzerinde
kaynarken...Erişteler kesildi ,kışlık ekmekler yapıldı ,buğdaylar kaynatıldı
,hedikler dağıtıldı ,bulgurlar çekildi .Daha neler neler ,bir bir maharetli
ellerden ortaya çıktı.Derler ya “Kader, gayrete aşıktır “diye ,topyekün bir
gayret mevsimindeyiz.
Şimdilerde
sanatçılarında ilgi gösterdiği “doğal hayat/ postoral yaşam”şekli aslında
ninelerimizin ,analarımızın yaşam şekli .Adı ne olursa olsun ,çağ ne kadar
ilerlerse ilerlesin işte o sararan yaprağın toprağa öz/üne dönüşü gibi
insanoğlu da özüne rücu ediyor .
Bir
Ataol Behramoğlu şiiriyle ayrılıyorum huzurunuzdan düşen bir “sarı yaprak
“naifliğiyle...
Eylül
sabahının serinliğini
Yaprakların
serinliğini
Ciğerlerime
dolduruyorum
Sessizlik
ve serinlik birleşiyor
Yıkanmış
güvercinler
Ve çok
uzakta bir tren sesi
Her
zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor
içimde
Her
uyanışımda
Düşmanlarımı
bağışlıyorum
Daha
çok seviyorum dostlarımı
Her
uyanışımda
Eylül
sabahının serinliğini
Yaprakların
serinliğini
Yüreğime
dolduruyorum