Sevgili okurlarım
,karşımda Ayasofya yorgun bir bilge gibi oturuyor.Yılların yalnızlığından sonra
etraftan gelen bayram çocuğu misali cıvıltılar o yorgun çehrede manaya
dönüşüyor.Evet bu satırları sizlere onun dizlerinin dibinden yazıyorum o yüzden
heyecanımı mazur görün.Tatlı bir hazırlık telaşı sarmış etrafı ,heyecanla
beklenen ana saatler kala ...
Sıcak bir temmuz
akşamında Ayasofya’nın bahçesinde oturmuş, adeta kavuşan iki sevgili gibi
hasret gideriyor maşuklar,dillerinde şükürlerle paslı zincirlerini kırmış yaşlı
ve kutsal bilgeye bakarken...
Beşyüz otuzlu
yıllarda yapılmış ve asırlar boyu medeniyete tanıklık etmiş bu görkemli yapı
her dönem gücü ,ihtişamı, iktidarı ,fethi temsil etmiş, insanlık tarihinde
kültürel bir miras haline gelmiştir.İnsanlığın insanlara emaneti gibi bu zamana
kadar ayakta kalmış bu yapı kutsallığın da simgesi olmuştur.Henüz risalet bile
ilan edilmemiş ve dönemin “hak”/“devlet” dini olan hıristiyanların ibadethanesi
yani genel manada o dönemin inananlarının/dindarlarının mabedi olmuş kutsal
bilge Ayasofya ...zamanla değişiklere uğrayan bu yapı ,üç kere yıkılmış, iki
kere yakılmış olmasına rağmen imparator Justinianos zamanında bugünkü hali yapılarak
(3.Ayasofya)dikdörtgen yapının kareye çevrilmesi ve ihtişamlı kubbesiyle adeta
cami olma yoluna girmiştir.Risaletin ilanından sonra Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethiyle,savaş hukuku ve fethin
sembolü olarak dönemim en ihtişamlı yapısını camiye çevirmiş, risaletle
birlikte artık hak din olan islamın ibadethanesi olmuştur ve Ayasofya’nın
tarihi kutsallığı devam etmiştir.Ayasofya’yı sanat tarihi açısından
anlatmaktan ziyade vurgulamak istediğim yapıldığı ilk günden bu yana
inananların ibadethanesi olarak kullanılan bu yapı müzeye çevrildiği gün
kutsallığından da uzaklaştırılmıştır.Ruha yapılmış ne büyük bir
eziyettir.Ne hırıstiyanlıkta nede
islamda kutsal mekanların ziyaret hassasiyetlerine ve adabına dikkat
edilmez halde bırakılmıştır.Sanırım
hangisi olursa olsun bundan rahatsızlık duyar/duymalı her inançlı insan...
Üstadın da dediği
gibi “Ayasofya ne taş ne çizgi ne renk,ne cisim,ne de madde senfonisi,Sadece
mana ,Yalnız mana ...“
İşte şimdi o
kutsal bilgenin dizinin dibinde otururken
o derin manayı hissederek gözyaşlarıyla edeple ruhumuza vurulan prangalardan
kurtuluyoruz ,bunca yıl tadilat
bahanesiyle düşüncelerimize vurulan prangalardan kurtuluyoruz, 1453 ün 29
Mayısındaki gibi fethi kutluyoruz ,dirilişi kutluyoruz ,kaybedilmiş
hak edişleri geri alıyoruz,nasıl
ki fetihle yeni bir çağ açıldı ve Ayasofya bunun sembolü oldu bizde
haykırıyoruz cihana ,yeni bir düzen kurmaya çalışanlara ,nefesimiz yetene kadar
da haykıracagız....
Ey Ayasofya, Senin
zincirlerini kırarak, ümmetin gönlünde yıllardır yer alan “ Ayasofya açılacak”
özlemini hakikate dönüştüren, milletimizi sevindiren Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sonsuz teşekkür ve minnettarlığımızı
sunuyoruz. İkinci fethin kutlu olsun.