Korona virüsü kabusuyla, yaklaşık 2 ayı aşkın bir süredir evlerimize
kapandık. Ne kadar da devam edeceği, tahminlerden öte değil.
O gündür
bu gündür, gecemiz, gündüzümüz, kimi zaman rüyalarımız, tamamen korona virüsü...
Televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada, whatsapp
gruplarında ve halk arasında...
Her anımız, her dakikamız...
İki sohbetimizden birisi...
Fakat bu durum artık öyle bir hâl aldı ki, vatandaş, beden
sağlığını korumaya çalışırken, ruh sağlığını bozmak üzere...
Gitgide paranoya belirtileri görülmeye başlandı...
Her an virüse yakalanıp ölecekmiş hissine kapılanlar...
Yoğun bakıma düşme korkusu yaşayanlar...
Her nesneye dokunduğunda el yıkayanlar...
Habire ağız çalkalayıp, ne duyarsa sirke, tuzlu su, limonla
gargara yapanlar...
Barajlardaki su seviyelerinde ciddi şekilde düşüşlerin oluşu da su
sarfiyatının çok fazla olduğunun da bir işareti...
Uzmanlar bu salgında yapılacakları bir bir sıralıyor. Yapılması
çok zor ve zahmetli bir durum değil.
En önemlisi elleri yıkamak...
Zorunlu olmadıkça
dışarı çıkmamak...
Dışarı çıkarken de
maske takmak ve sosyal mesafeyi korumak...
İşte bu...
Ama duyuyoruz ki, ellerini her 5 dakikada bir yıkayan, hatta
bununla da kalmayıp ellerini çamaşır suyuna sokan, her yiyeceği dakikalarca su
altında tutan, gün boyu evinin her tarafını saat başı silmekten helâk
olanlar...
İşte bu durum, "her an başına kötü bir olay gelmesi"
endişesi içine girmek olan, paranoya belirtileridir...
Bunları görünce İbn-î Sînâ'nın yaptığı bir deney aklıma geldi.
İbn-î Sînâ, iki ayrı kuzuyu, iki ayrı kafese koyar. Kuzular aynı
yaşta, aynı kilodadır. Aynı cinstir ve aynı yemlerle beslenirler. Yani tüm
şartlar eşittir.
Ancak yan kafeste de bir kurt vardır ve kurdu sadece kuzulardan
biri görebilmektedir.
Aylar sonra kurdu gören kuzu huzursuz, zayıf ve çelimsiz
olduğundan ölür. Kurt kuzuya hiç bir şey yapmamasına rağmen kuzu, yaşadığı
korku ve stres yüzünden ölmüştür.
Kurdu görmeyen diğer kuzu ise, oldukça huzurlu olduğundan, besili
ve kiloludur.
Gördüğümüz gibi, zihinsel etki, bünye üzerine, olumlu ve olumsuz
ne kadar da yansıyor değil mi!
Gereksiz endişe, korku, kaygı, panik ve stresin insan bünyesine
verdiği zararı hiç bir şey veremez...
Tamam kabul ediyoruz, şu anki virüs, Dünya tarihinin en feci
salgını ve ihmalkâr hiç bir tavrı af etmiyor. Fakat sağlık uzmanlarının
direktiflerini yerine getirip, zorunlu olmadıkça evden çıkmayarak, gereksiz
panik ve stresle psikolojimizi bozmanın hiç de lüzumu yok...
Üstelik gereğinden fazla su kullanmak da hem israf, hem de su
kaynaklarının tükenmesi açısından, ciddi bir sorun daha meydana getirecek...
Esasında televizyon ekranlarında sağlık uzmanlarının yanı sıra
mutlaka psikologlara da yer verilmesi gerekir. Çünkü halkın psikolojik olarak
bilinçlendirilmesi gerekiyor.
AKSİ TAKDİRDE BEDENİMİZ KARANTİNADAN ÇIKARKEN, RUHUMUZ ÖMÜR BOYU
KARANTİNADA KALACAK..