Yıl;
1944… Günlerden Çarşamba… Aylardan; Mayıs’ın 3’ü !.. Yer
ise, Ankara Adliyesi… Dava konusu; Nihal Atsız ve Sabahattin
Ali davası…
Devir,
tek parti, “Millî Şef İnönü” dönemi!.. Dönemin
başbakanı Şükrü Saraçoğlu, TBMM’de yapmış olduğu bir
konuşmada; “Ben Türkçü bir Başbakanım. Türkçülük bizim için bir
kültür meselesi olduğu kadar, bir kan meselesidir.” demişti ama, ne
yazık ki, üniversitelere, önemli devlet kuruluşlarına solcu ve komünistler
sızmış, iş başındaki hükümet de buna seyirci kalmıştı!..
Bunun
üzerine Orhun Dergisi başyazarı ATSIZ; Başbakan
Şükrü Saraçoğlu’na hitap eden iki açık mektup yayınlamış ve mektupta da özetle
şu ağır ifadelerde bulunmuştu: “Memlekette açıktan açığa komünist
propagandası yapan dergiler çıkarılmaktadır. Bu dergiler, Millî Eğitim
Bakanlığı’nın emri ve devlet parası ile satın alınarak, bütün okullara
dağıtılmaktadır… Bursa cezaevinde hüküm giymiş bir suçlu olarak bulunan Nâzım
Hikmet’e Millî Eğitim Bakanlığı tarafından el altından paralar verilmektedir.
Bir vatan haini olduğu bilinen Sabahattin Ali, Ankara’da Devlet
konservatuvarında öğretmendir. Sanat adamı olarak yetiştirilecek gençler, bu
adamın tesir dairesi içine, âdeta zorla sokulmuş gibidirler… Hasan Ali Yücel,
derhal bu vazifeden alınmalıdır…”
O
yıllarda; İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Şükrü Saraçoğlu Başbakan
ve Hasan Ali Yücel’de Millî Eğitim Bakanı… Atsız’ın bu
suçlayıcı ağır sözleri hükümette şok etkisi yarattı.
Hükümet
zor duruma düşmüştü. Sabahattin Ali, Hasan Ali Yücel’in de telkini ile
kendisine “vatan haini” suçlamasında bulunan Atsız’ı mahkemeye
verdi. İstanbul’da sıkıyönetim olduğu için dava Ankara’da görülecekti… İlk
duruşma, 26 Nisan 1944 Çarşamba günü yapıldı. Duruşmalar daha sonra birbirini
izledi…
3 Mayıs
1944 Çarşamba günü yapılacak duruşmayı izlemek için çok sayıda Milliyetçi
üniversite gençliği, Ankara Adliyesi önünde toplandı. Atsız lehine, hükümet
aleyhine slogan attılar. Kalabalık gittikçe artınca, güvenlik güçleri zor
kullanarak, kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Çok sayıda gencin kafası yarıldı,
kolu, bacağı, kaburgası kırıldı.
Bu
olaylardan sonra Atsız tutuklandı. Atsız’la birlikte hareket eden, 22
milliyetçi dava arkadaşı da sonraki günlerde tutuklanarak, İstanbul’daki
cezaevlerine konuldular… Bu defa suç kapsamı da değiştirilmiş; Ankara’daki
öğrenci protestosu, isyan ve ihtilal başlangıcı ve hükümete darbe girişimi
olarak değerlendirilmişti…
Tutuklulara
bu ağır suçları kabul ettirmek için, akla hayale gelmeyen işkence metotları
uygulamaya sokulmuştu!.. Hücre hapsi, falaka, dayak, günlerce aç ve susuz
bırakma… Ve… En acımasızı da “tabutluk” denen daracık hücre
!.. Kırk santim genişliği, elli santim uzunluğu ve iki buçuk metre yüksekliği
olan ve dikey tabutu andıran, duvarları beton bir yer! Ayakları bir karış
havada, kollarından ve belinden duvara çakılı demirden halkalara bağlanarak,
günlerce aç-susuz bırakılma… Bu daracık mekanda, tepede her biri 500’er vatlık
dört adet ampul !..
Bu tür
işkenceler sonucunda, Reha Oğuz Türkkan, sol gözünü kaybetmiş,
diğer milliyetçi fikir ve düşünce adamları ise yıllarca bu travmayı
hafızalarından silememişlerdir.
Nihayetinde
3 Mart 1947’de 23 Milliyetçi vatan evladının hepsi de beraat etmiş, adalet geç
de olsa tahakkuk etmişti… Yakın tarihimizde, Türk milliyetçilerinin hafızasında
derin izler bırakan ve tarihe “Türkçülük-Turancılık Davası” olarak
geçen bu hazin olayı, milliyetçiler hiçbir zaman unutmadı!.. Ve her yıl 3
Mayıslarda bu acı olayı, “3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ” nü
yad ederek, ölümsüzleştirdiler…
Yeryüzünde
Türklük var olduğu sürece, Türk Milliyetçilerinin hafızasında daima yaşayacak
olan, bu kahraman vatan evlatlarının adını burada zikretmek, -tarihe not düşmek
adına- bizim de bir vefa borcumuz olsa gerek !..
Bu davada
adı geçen 23 vatan evladına ilave olarak, sonradan dahil edilen Mehmet
Külahlıoğlu ve Osman Yüksel Serdengeçti ile bu sayı 25’e çıkmıştı. Tamamı
ebedî, gerçek âleme göç eden Türk Milliyetçilerinin isimleri şunlardır:
Alparslan
Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sancar, Cemal
Oğuz Öcal, Hikmet Tanyu, Orhan Şaik Gökyay, Fethi Tevetoğlu, Hüseyin Namık
Orkun, Fazıl Hisarcıklı, Hasan Ferit Cansever, Nurullah Barıman, Zeki Özgür
Sofuoğlu, İsmet Rasin Tümtürk, Muzaffer Eriş, Yusuf Kadıgil, Fehiman Altan,
Cihat Savaşfer, Cabbar Şenel, Saim Bayrak, Said Bilgiç, Hamza Sadi Özbek,
Mehmet Külahlıoğlu ve Osman Yüksel Serdengeçti.
Allah
rahmet eylesin. Ruhları şad, mekanları cennet olsun !..