Upuzun bir toprak yol, tüm çakıl
taşlarıyla birlikte içime doluyor. Şimdi su üstünden gitmek isterdim kalan yolu. Kıpırtısız
denizde bir sandal gibi ay ışığı toplaya toplaya, acelesiz ve etrafının tüm
güzelliklerini hem duyarak hem düşünerek yol almak isterdim.
Çok koşturmuyor muyuz? Dolup
boşalan kaldırımlar, dükkanlar, meydanlar, parklar... Elleri poşetli insanlar,
birbirlerinin yanından bir "Günaydın" diyemeden geçip gidenler, yeni
insan tanımaktan korkanlar, komşusuna hal hatır soramayanlar... Durun biraz,
YORULDUM. Siz durmasanız da benim
durmaya ihtiyacım var. Bir gün tamamen durmamak için arada sırada durmak,
durmuşken de en güzel yerde durmak istemez mi insan? En güzel yerde derken lüks
mekanlardan söz etmiyorum. Aramızdaki son günlerini yaşayan güneşin ılıttığı
toprağa otur mesela. Bir böceğin siyah benekli kırmızı kanadını göreceksin, işte orada dur biraz. Sararıp kurumuş otların
kavruk kokusunda dur. Mavi göğe ağmış bembeyaz bulutun hafifliğinde dur,
göreceksin ki sen de hafifleyeceksin. Durmuşken en güzel yerlerde dur.
Gülümseyen bir çocuğun gamzesinde, iki yanından hızlı hızlı gelip geçen
karıncaların çalışkanlığında, bir kitabın en çok satırını çizdiğin sayfasında,
bir bardak çayın demli kıvamında... Durmuşken yaşamın satır aralarından
güzellik de toplamak istemez mi ya insan? Gözlerini kapayıp tüm sesler içinden
sadece yüreğinin çarpanına odaklanmak istemez mi ya insan? İşte öyle dur, ben
ne istiyorum diye soracak kadar cesur olsun duruşun.
Çalışmak, üretmek, işe yaradığını
bilmek çok güzel olsa da bunları yapmaya devam edebilmek için dur. Yaşama gücün
ivme kazansın diye dur. Hiçbir şey için olmasa bile durmak için dur, dinlenmek
için dur. Yoldan hızla geçen bir araba gibi iki yanından akıp giden
güzellikleri kaçıracağına, işsiz güçsüz bir serseri gibi aylak aylak dur.
Durmuşken en güzel yerde dur ama... Öyle lüks değil, pahalı değil, parayla
alınıp satılabilir değil de " Bu iyi ki benim" dediğin varlıkta dur.
İster yaşlı annenin buruşuk eli olsun bu varlık, ister çocuğunun ışıkla parlayan
kahverengi gözleri... "Bu anı bir kez daha yaşamak için binlerce kez
gelirim dünyaya." dediğin bir anda dur mesela. Korkma, geciktiğin bir
şeyler ya da birileri olmayacak; korkma öyle geride filan kalmayacaksın. Hem
gidilen yön hem varılan adres aynı olduktan sonra ne var korkacak?
Bu yaşam denilen yerin sonuna, hep karadan değil de bazen de
kıpırtısız sulardan devam etmeli. Bir sandal gibi kimi zaman salına salına kimi
zaman da durup mehtabın patikasından ay ışığı toplayarak.