İnsanoğlu
Hz. Âdem ve Hz. Havva validemizin soyundan gelmektedir. Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın ilk oğlu Kabil, ikinci oğlu ise Hâbil’dir. Hâbil
koyun çobanı, Kabil ise çiftçilikle uğraşmakta idi.
Bu iki
evlat arasındaki ilk kıskançlık, haset ve cinayet tarihler boyu bize birçok
suçun kriminolojisi hakkında ipuçları vermiştir. Ayrıca belirtilmelidir ki bugün
gençliğimizin okuma kültüründen mahrum yetişmesi bu tür örneklerin doğru
değerlendirilip dersler çıkarılmasına tarihi hakikatlerin bilinmesine engel teşkil
etmektedir. Ah keşke, okuyan ve okuduğunu anlayan bir toplum olabilsek...
Okumanın ölçüsünü Rabbimiz, Kuranı Kerim’in daha ilk ayetinde ifade
buyurmaktadır. “Seni yaratan Rabbinin adıyla OKU”. OKUmaktan kasıt kişinin
Allah’ı bilmesi kulluğunun idrakine varabilmesinin yanı sıra yarattığı bu eşsiz
düzeni anlayabilmesi, farkına varabilmesi, her anlamda insanın ve hakikatin
özüne ulaşabilmesidir. Okusak ve anlasak ne iyi olurdu.
Bu kısa
fasıladan sonra asıl meselemize gelelim. Sonuçları ve insanoğlunun suçla
ilişkisini değerlendirmek bakımından önem teşkil edecek iki nedenle Kabil
kardeşini öldürmeye karar verir. Fakat Kabil kardeşini nasıl öldüreceğini
bilmiyordur. Düşünür, araştırır ve sonunda İblis (şeytan) bir kuşun başını taşla
ezerek ona yol gösterir. Kabil kardeşi Hâbil’i öldürür. İnsanın yeryüzünde
işlediği ilk cinayet budur. İlk cinayet olduğu için de cesedi ne yapacağını
bilemez. Onu yırtıcı hayvanlardan korumak için sarıp sarmalayıp bir yıl
sırtında taşır. Sonunda Allah ona iki karga gönderir. Kavgaya tutuşan
kargalardan biri diğerini öldürür ve toprağa gömer. Bunun üzerine Kabil “Yazık
bana, şu karga kadar olamadım.” diyerek, kardeşini gömer.
Bu
cinayet sonrasında yeryüzünün yedi gün sallandığı, yerin kanı emdiği, Kabil’e
kardeşini soranlara bilmediğini söylediği, onu öldürdüğü anlaşılınca da “Onu
öldürmüş olsaydım, kanı olurdu, hani kanı nerede?” diyerek suçu kabul etmediği
bunun üzerine Allah’ın yeryüzüne kan emmeyi yasakladığı rivayet edilir. İşte
ilk cinayet ve ilk kriminoloji hadisesi…
Bu
konuda bir diğer örnek ise Hz. İbrahim’in (a.s.) puthaneye girip tüm putları
kırdıktan sonra baltayı, zarar vermediği büyük putun omuza yerleştirerek olay
yerinden ayrılması hadisesidir. Daha sonra putperest topluluk putları, onlara
karşı olan ve törene katılmayan İbrahim’in kırdığına kanaat getirir. Onu
sorguya çekerlerken Hz. İbrahim’in (a.s.) verdiği cevap ibretliktir, “Suç aleti
kimdeyse putları kıran da odur.” Günümüzde de insanlardan bir kısmı modern
putlar için yaşayıp sonra onları suçlamıyor mu?
Sevdiğim,
ömrünü görevine duyduğu aşkla halka hizmete adayan Kırıkkale’de görevli bir
dostumun bana “Neden bu sureye bu kadar dikkat çekiyorsun?” dediği Yusuf
Suresi’nden bir bölümle devam edeyim. Yusuf’u kıskanan ve onu babasından
uzaklaştırmak isteyen kardeşleri buna bir çare ararken, babaları Yakup’un
“Yusuf’u sizlerle gönderirsem onu kurdun yemesinden korkarım.” demesinden kısa
bir süre sonra Yusuf’u kuyuya atarak babalarına “Yusuf’u kurtlar parçaladı.” yalanını
söylemeleridir. Bu kıssa bizlere suçun nasıl oluştuğu, suçlunun psikolojisi ve
insanın başvurduğu yöntemler açısından epey veri sunmaktadır.
Kıssalar
bizden öncekilerin yaşanmış hikâyelerini anlatmanın yanı sıra eşrefi mahlûkat
olarak nasıl davranmamız, nelere dikkat etmemiz, insan psikolojisinin
derinlerine ve hayatın hakikatlerine nasıl vakıf olacağımız konularında çok
çeşitli dersler, örnekler sunmakta bize ışık olmaktadır.
Demek
istediğim her suç bize bir şey söyler. Neler eksikti, neden yapıldı, nasıl bu
noktaya varıldı, suçu doğuran sebepler nelerdi, suçlu neden böyle davrandı?
İşte tüm bu sorulara cevap olarak İslam suçtan evvel suça giden yolu belirler
ve onu engeller. Öncelikle suçu doğuran sebepleri ortadan kaldırır.
Günümüzde
cinayetlerin, işkence ve zulümlerin sıradanlaşmasına neden olan toplumu yavaş
ve derinden önemli ölçüde olumsuz davranışlara yönlendiren sebep medyadır.
Haberlerden, dizilere kadar reyting uğruna ailenin temellerini dinamitleyen,
kötülüğü, yalanı, seviyesizliği, ahlaksızlığı, insan öldürmeyi ve zalimliği eleştiriyormuş
gibi göstererek aslında normalleştiren belki de teşvik eden bir yapı haline
geldi kitle iletişim araçları. Hiçbir müeyyide uygulanmayan dizilerdeki
öldürme, dövme, racon kesme, evlilik dışı ilişki, kadına şiddet sahneleri;
belki farkında olmadan bunlardan etkilenen, başka örneklerle kıyaslama imkânı
bulamayan ve bunları içselleştiren bir toplum meydana getiriyor.
Suçun
kriminolojisi hakkında bize yol gösteren İslam’ın emrettiği gibi insanları suça
teşvik eden yolları kapayalım. Korumamız gereken en önemli değerimiz, en güçlü
yanımız aile mevhumumuzu yok olmaktan kurtaralım.
Okuyalım,
önümüzde Kabil örneği var. İbrahim kıssasında, Yusuf Suresi’nde bize
öğretilenler gibi daha nice hikmetler var.
Evimizi
Kuran ile namaz ile hadis ile siyer-i nebi ile süsleyelim. Bakın sonuç nasıl
olacak…
Bahattin
AKYÖN