Dünya gözüyle Cennet’ten bir parça görmek isteyenin bakacağı tek yer,
göreceği tek yer, gideceği tek yer Medineyi Münevvere’dir. İki Cihan güneşi
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in mübarek şehri…
İki güneşin bulunduğu tek şehir…
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mekke’de,
Kâbe-i Muazzama’nın yanı başında dünyaya gelmiş ve orada büyümüştü. Orada
evlenen ve çocukları dünyaya gelen Efendimiz (s.a.v), peygamberlik görevini de
kırk yaşında iken orada (Mekke) aldı.
Ancak müşriklerin kalbi, kayadan sertti. Onlara ne söylense, nasıl
anlatılsa hangi mucize gösterilirse gösterilsin, iman etmeye yanaşmıyor hatta
gittikçe daha şiddetle düşmanlık ediyorlardı. Öyle bir an geldi ki artık
Peygamber Efendimizin (s.a.v) canına kast etmeye kadar düşmanlığı
vardırdılar.
Miladi 622 yılında Efendimiz (s.a.v), kendisini uzun süredir davet eden
Akabe Biatlarıyla ön hazırlığı tamamlanan Yesrib (Medine) şehri sakinlerinin
taleplerini kabul etti ve bu şehre göç etti. Bu olaya ‘Hicret’ deniliyor ve
Müslümanlar tarafından Hz. Ömer (r.a.) zamanında kullanılmaya başlanan takvimin
de başlangıcı kabul ediliyor.
Hicret’in ardından Yesrib şehrinin adı Medine-i Münevvere olarak değişti.
Yani ‘Aydınlanmış Medine, Nurlanmış Medine, Nurlu Şehir, Nurlandırılmış Şehir.
Bu nur Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile kazanılan, Onun varlığı ile elde
edilen Muhammedi Nurdur. Nuru Muhammed’den nasibini alan bağrında misafir
ettiği Habibi Kibriya (s.a.v.) ile övünen dünyadaki tek belde Medineyi
Münevvere’dir..
Peygamber Efendimiz (s.a.v), hicretten sonra hayatını Medine’de devam
ettirmiş, (On yıl) savaşlar ve hac gibi olaylar dışında Medine dışına
çıkmamıştır. Bugün de Mescid-i Nebevi olarak bilenen Yeşil Kubbenin altında
(Hücreyi Saadet) mübarek kabrinin ve mescidinin bulunduğu yerde yanında Hz. Ebu
Bekir Sıddık (r.a.) ve Hz. Ömer-ül Faruk (r.a.) ile beraber yatmaktadır.
Bu nedenle Medine’ye iki güneşli şehir demek yanlış değildir. Bir
gökyüzünden ışık saçan güneş vardır, bir de âlemlere rahmet olarak gönderilen
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in nuru. Biri dünyayı aydınlatırken, diğerinin
nuru kâinatı aydınlatır.Mahşer gününde tüm insanların Şefaat umududur.
Medine’nin her yerinde şefkat, merhamet ve Cenabı Hakkın Cemal sıfatının
tecelliyatını görürsünüz. Gülleri Peygamber Efendimiz (s.a.v) gibi kokan
Mübarek şehir havasıyla, suyuyla, dağıyla, taşıyla, ovasıyla, kışıyla, yazıyla
her anı insanı kendine âşık eden şehirdir. Girişi edeb ile çıkışı edeb ile
sözün ağızdan çıkmadan kalbin konuştuğu mübarek Şehirdir. Herkesin derdine deva
bulduğu, gözyaşının kalbe hâkim olduğu, dillerde Selatü Selamın eksik olmadığı,
dünyadaki en fazla özlenen ve selam gönderilen şehirdir. Geçmişi özlemle
bilinen, Peygamberlerin Ahmed’in geleceği şehir diye müjdelediği, mukimlerinin
ahir zaman Nebisi gelecek diye asırlarca beklediği şehir Medineyi
Münevvere’dir. Anne ocağındaki huzur, anne kucağındaki şefkat, gönlündeki
muradın en rahat talep edildiği, Şefaat Ya Resulallah diye kapısının eşiğine
yüz sürdüğümüz mübarek şehir. Bahçesinde oturuken, avlusunda gezerken bir an
Hz. Hasan (r.a.) ile Hz. Hüseyin(r.a.) ile ashab ile karşılaşacağınız hissiyatı
olan, Sahabeyi Kiram ile hemdem olduğumuz şehir. Medine ne diller anlatır seni
ne sözler. Sen sahip olmakla Resulullah (s.a.v.)’e kıskandı seni gökyüzü ve
sema. O yüzden Mirac yaşandı, Kâinatın Sevgilisini misafir etsin diye sema.
Misafirlerin gelir dünyanın her yerinden, gelen bir daha gelir, gitmek istemez
senden. Bu yüzden misafirlerin Medine’de güler yüzle ve güllerle karşılanır
Güllerin Efemdisinin Memleketinde, herkes mutlu olur, Medineyi görünce.
Kuran’da Tevbe Suresi 128’inci ayette “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir
peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok
düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir…” denilmektedir. O
Peygamberin (s.a.v.) düşkün olduğu ümmet, bu şehirde üzülmez. İnsanların
yüzünde sevgi vardır. Sadakaların en kolayı olan gülümseme vardır. Açan
çehrelerde Muhammedi Nur vadır. Siyahında, beyazında, sarısında hep bu nuru
görürsün.
Medineliler onu “Tealal Bedru Aleyna! - Ay doğdu üzerimize!” diyerek
karşılamış, onu Ay’a, Güneş’e, yıldıza, Nur’a benzetmişlerdi. Medine’nin her
yerinde ve Mescid-i Nebevi’de de bu nurun izleri görülür. O Nur üstüne nurdur.
Kıyamete kadarda o Nur görülecektir. Zira Medine Cennet ile örnekleştirilen
şehirdir.
Güzeller güzelinin güzel şehri Medine
Beldelerin en güzeli nurlu şehir Medine,
Hicret yurdu, kardeşlik yurdu Medine,
Şehitler yurdu, on bin sahabenin medfun olduğu şehir Medine,
Bolluğun ve bereketin şehri Medine,
İslam Yurdu Medine,
Hz. Musa’nın, Hz İsa’nın müjdelediği şehir Medine,
Her bir köşesi Cennet’ten bir parça olan şehir Medine,
Uhud’u Cennet olan şehir Medine,
Vadisi Cennet olan şehir Medine,
Ravza’sı Cennet Bahçesi olan şehir Medine,
Gülleri Peygamber kokan şehir Medine,
Sokağında yürüyen herkesin tebessüm ettiği şehir Medine,
Bire bin verilen şehir Medine,
Salatu selamları “Vealaykesselam!” diye alınan şehir Medine,
Ravza’sında “Ümmeti, ümmeti” diye ümmetini isteyen ‘Habib’in şehri Medine,
Âşıklara aşkını veren şehir Medine,
Maşuklara bir daha görem diye sine dövdüren şehir Medine,
İlk İslam başşehri Medine,
Her bir köşesi Peygamber izi olan şehir Medine,
Ecdadın Sürre alayı düzenlediği şehir Medine,
Mahşerde ilk kabrinden kalkacakların şehri Medine,
Takva mescidinin yapıldığı şehir Medine,
İlk Cuma’nın kılındığı şehir Medine,
Semasında bulutun gölgelik yaptığı şehir Medine,
Bedir’in zaferini yaşayan şehir Medine,
Hendeğin gücünü gösteren şehir Medine,
Bağrındaki safraları dışa atan şehir Medine,
Sevenlerini bağrına basan şehir Medine,
Âlemlere rahmet için gönderilen şehir Medine,
İki cihanın güneşini bağrında şeref konuğu eden şehir Medine,
Sana selam olsun nurlu şehir,
Sana Selam olsun kutlu şehir,
Sana Selam olsun Yeşil Kubbe’nin altındaki yatan Peygamberim, önderim,
rehberim, Hz Muhammed Mustafa (s.a.v) …