Allah'ım! Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına
ulaştır.
Bu duayı, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)'in
yaptığı rivayet olunur.
Yine bir mübarek Ramazan-ı şerif'e kavuştuk çok şükür.
Yine minarelerin şerefelerinden yanan yeşil ışıklar,
iftar yaklaşırken evlere koşuşturan insanlar, fakir fukara halka dağıtılan
erzaklar, fitreler, zekâtlar, topluca okunan Kuran-ı Kerimler, hatimler, ezan
okunduğu an her evden gelen çatal-kaşık sesleri, iftar sonrası terafih için
hızlı hızlı camiye koşanlar ve yanlarında çocuklar, teravih sonrası sahur için
yoğrulan hamurlar....
Hepsi yıllar boyunca hiç değişmeyen huzurla bütünleşmiş
tatlı bir telâş. Her ne kadar çocukluk dönemlerimizdeki gibi güzel, hep
yaşanası kadar olmasa da, yine de huzur veren güzellikleri barındırıyor bir
köşesinde.
Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı bu mübarek
ayın, her bir günü, saati, dakikası ve saniyesi mükafaatlarla dolu. Tutulan
oruçların sevabı, yapılan ibadetlerin misliyle fazla olması, bire bin yazılan
Kadir Gecesi, hepsi Yüce Allah'ın, bizlere "KIYMETİNİ BİLİP HAKKIYLA
DEĞERLENDİRİN" diye lutfedip sunduğu bir ay.
Peygamberimiz (sav), "ümmetim, Ramazan-ı Şerif'in
feyzini ve yüksek şerefini bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan
olmasını isterlerdi" diye bildirmişlerdir.
Hatırlayın geçen sene aramızda hayatta olupta, bu sene
olmayan kimler vardı yanımızda!? Kimimizin annesi, babası, eşi, kardeşi veyahut
komşusu, arkadaşı...
Son tuttuğu orucunu açarken; "Allah'ım bu sene RAMAZAN Ayı'nda oruç
tutmayı nasip ettiğin gibi, seneye de nasip et" diye dua ederken, seneye
ebediyete intikal edeceğini nerden bilebilird!. Kaç yakınımız vardır böyle?!.
Kim bilir belki de bu seneki ramazan orucumuz, bizimde tuttuğumuz son orucumuz.
Allahû Teâlâ'nın, belki de bizi cennetine göndermek için, sevap kazansın diye
sunduğu SON BİR MÜKÂFAT. Yada "kulum, ağır günah kefaretinden kurtulsun
da, cehennem nârında hârlanmasın" diye tanıdığı SON İMKÂN.
Her bir ramazan-ı şerifi son bir şans, son bir umut olarak görüp, hakkıyla
ihya etmek her daim yararımıza olacaktır.
Yüce Allah, Bakara Sûresi 186.ayetinde buyuruyorlar
ki;
"(Ey Rasûlüm) kullarım sana benden sordularsa, muhakkak ki ben çok
yakınımdır; bana dua edince, dua edenin duasını kabul ederim. O halde onlar da
benim dâvetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola ulaşmış
olsunlar."
Şunu da unutmamak gerekir ki, Allahû Teâlâ'nın, ne
bizim yemek yememize, ne de bizim su içmemize ihtiyacı var. Nasıl ki insan,
sevdiği için fedakârlık yapıyor ve kötü huylarından vazgeçiyorsa, Yüce Allah
da, kendisi için neler yapabileceğimizi görmek istiyor.
Sadece yemek yemeyerek, su içmeyerek değil, kul hakkı
ve haram yemeyerek, yalan söylemeyerek, zinaya yaklaşmayarak, harama
bakmayarak, oruç tutup aç kalıyorum sigara içemiyorum diye insanların
kalplerini kırmayarak, fakiri gözeterek, çalıştırdığı işçinin hakkını vererek,
hakkıyla oruç tutun diyor Yüce Mevlâ.
Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır. (Bakara Suresi 184). Diyor Allah Celle Celâli.
Oruç tutmak sadece bedenen değil, ruhende sağlıklı olmaktır.
Bizler hâlâ yıllar boyunca sakızın orucu bozmasıyla,
oruçlu iken denize girmekle, iki nefes sigaranın oruca ettiği etkiyle
ilgilenirde, asıl MÂNEN BOZACAĞI ETKİYİ gözardı edersek, YÜCE RAHMÂN'ın, belki
de bize sunduğu, ömrümüzün bu SON ŞANSINI kendi elimizle kaybedeceğiz.
Allahû Teâlâ bu mübarek ramazan-ı şerifin kadrini bilen
ve hakkıyla ihya edenlerden eylesin.
İbadetlerinizin kabul olması dualarımla....