Bazı dostlarım:
’’ Şu kargaşa ortamında’’ siyasetten uzak ol.
Ot, çöp, böcek, kuş üzerine yaz.
Ciddi konular üzerine yazma.
Ülkede adalet mi var?
Memleketi sen mi kurtaracaksın?
İnsanların çoğu doğrunun, dürüstün yanında değil.
Bu memlekette ne kadar kaypak
olursan, ne kadar destursuz üsten atarsan, kısacası ne kadar ipin üzerinde
yürürsen, o kadar başarılı olursun.
Akıllı ol Hoca, suya sabuna dokunarak yazma’’ dediler…
Ben de bu sözleri söyleyenlere
şöyle bir açıklamada bulundum:
Biraz cesur olmak gerekmez mi?
Herkes nemelazım der, kötü
gidişata karşı gelmez, ‘’Bana değmeyen
yılan kırk yıl yaşasın’’ derse kötülerin değirmenine su taşımış olmaz
mıyız?
Nihayetinde çalışırsın, çabalarsın,
kaderinde, kısmetinde ne varsa sonunda ona sahip olur, onu yaşarsın.Yıllarını, aylarını,
günlerini bu yolda harcarsın, varını yoğunu heba edersin, tam oldu, oluyor, ona
ulaştım, yakaladım dersin, birde bakmışın burun farkı ile kaybetmişin.
Avuçlarındaki kuş uçmuş başka
dallara konmuş.
Çünkü rüzgâr senden tarafa
esmiyordu.
Bir başkası ise aynı olaylara
sonradan dâhil olur. Bir gelir, pir gelir. Senin o yıllarını verdiğin, olması
için tüm zamanlarını, tüm servetini harcadığın şeyi avuçlarının içine almış,
ona sahip olmuş olur.
Adalet partisi, Anavatan Partisi ve
AKP’nin zamanında politika yapanların birçoğu politikanın‘P’sini bilmeyen insanlar,
partisinin aldığı rüzgârla büyük politikacı olmadılar mı?
Onların, Allah kaderlerini böyle
yazdığı için, kısmetlerini kimseler engelleyemedi.
İşte, burada bildiğin tüm yasal yöntemlerle
olmasını istediğin şey olmuyorsa veya oluyorsa bu Allah’ın yazdığı bir yazgı ve
kısmetin ta kendisidir.
Yani’’ Kısmetse gelir Hint’ten Yemenden. Kısmet değilse ne gelir elden.’’
Bizler istediğimiz amacımızın
gerçekleşmesi için aklımızın erdiği tüm yasal yöntemleri kullanmalıyız. İşte bu
noktadan sonra gerisi kısmet deyip kaderimize razı olmalıyız.
Hayatın bir mücadele ve mücadele yapmanın yaşamasevincimizi artırdığını
bilmeliyiz. Sonunda kazanılır da kaybedilir de, her iki sininde de
kaderimiz olduğuna inanmalıyız. Kazanırken, sevinçlere boğulurken, ne kadar iyi
oldu diyorsak; kaybederken kederlenip dünyamız batmış gibi davranmamalıyız.
Mevlana’nın dediği gibi’’Güzel günler sana gelmez, sen ona
yürümelisin’’ sözünü hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.