Şu
günlerde enflasyon yangını etrafı öylesine sardı ki, zamla yatıyor, zamla
kalkıyoruz. Hayatımıza kâbus gibi çöktü adeta. İğneden, ipliğe, içtiğimiz suya,
yediğimiz ekmeğe kadar, gözümüzün gördüğü, aklımıza gelen ne varsa zamlandı.
Artık zam kelimesi öylesine psikolojimizi etkiledi ki, adını duydukça elektrik
çarpmışa dönüyoruz.
Önce ABD ile başlayan rahip Brunson gerginliği, sonrası füze krizi dolar, euro
ve altın fiyatlarını yani ekonomiyi alt üst etti doğrusu. Esasında biraz daha
derinliğine inip durumu irdeleyecek olursak rahip ve füze krizinin bahane
olduğunu, bu krizin altyapısının nasıl oluşturulduğunu alenen hep birlikte
görürüz. Bu hususa ilerleyen zamanda yazılarımda yer vereceğim.
* *
* Doların, euronun artmasının vermiş olduğu sıkıntının yanında bir de bu işi
ranta çeviren kalpazanlar türedi ortalıkta.
Misal
bir markette 32lira olan bir deterjan, bir hafta içinde kademe kademe 49liraya
kadar fiyatı yükseltilebiliyor.
Adam
saç traşı olmuş fiyatını soruyor. Ustadan cevap; "abi 25 lira oldu".
Müşteri; "usta geçen hafta bizim çocuk 15liraya olmuştu. "Abi dolar
yükseldi!!! Beş gün evvel 6 liraya alınan 1damacana su, oluyor 10 lira. Usta
neden bu fiyat?
Cevap
hep aynı; DOLAR YÜKSELDİ!!!
Marketin
ithal ürünlerinin artışını hadi anladık, ama o da bir yere kadar. Yerli bir
zeytinyağı 3 kere fiyat etiketiyle oynanmış, 29 liradan 49liraya yükseltilmiş
ki!!. El insaf ya hu!!! Ya berbere ne demeli!? Birader saç kesmek de mi
dolara endeksli!!! Su kaynakları açısından ülkemizin zengin olduğunu, hangi
bölgelerden su çıktığını ve bu su damacanalarının da Amerika'dan
doldurulmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Buna bu kadar zam yüklemek de hiç
ama hiç etik değil. Tamam benzin, mazot yükseldi diyebilirsiniz ama bazen
pompaya yansımadan ötv ile karşılandığı da oluyor. Fakat fırsatçılar her zamı
avantaja çevirmiş durumdalar. Bir de ürünlerin gramajıyla oynayanlarımız ve
raftaki fiyatıyla kasadaki fiyatı ters köşe yapanlarımız var. Misal 0,60
kuruşluk 100gram bisküviyi önce 1liraya çıkarıyor esnaf ve gramı da 90'a
indiriyor. Hem liradan hem gramdan kandırıyor vatandaşı. Kimi market rafta 4,60
lira yazdığı ürünü, kasada 5lira olarak okutuyor. Tüketici bir çok ürün almış
ve fişi inceleyip hileyi yakalayabilmişse eğer, pardon deyip değiştiriyorlar
yada o fiyat eski, unutulmuş diyorlar. Ya fişi incelemez de göremezse vatandaş,
o zaman geçmiş olsun. Bu bilinçli yapılmış bir dolandırıcılık. Oysa ki
bu yapılan apaçık haramdır, göz göre göre kandırmacadır. Allahû Teâlâ, Nisâ
Suresi 29. Ayeti kerimesinde diyor ki; "Ey iman edenler! Mallarınızı
aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle
olursa başka. Kendinizi helak etmeyin". Hani birlik içinde her zorluk
aşılacaktı, hani dış güçler ne kadar oyun çevirirlerse çevirsin, bir şekilde
oyunları bozulacaktı. Hani yükselen dövizlere inat, yastık altındakiler
bozdurulup bu oyuna dur denilecekti. İlk çıkan büyük krizde halkımız
sömürülmeye başlandı. Bu ekonomik darboğazdan geçilme yolları aranırken rant
peşinde olan ticari kuruluşlar, bu krizi ayyuka çıkardı.Zaten ABD markalı
ürünleri bile protesto ederken işi sulandıranlar da mevcuttu. Kimisi
telefonları şov yaparcasına tv önünde parçalayıp yenisini firmadan talep ederek
hem telefonunu yeniledi, hem de o firmaya ekstra katkıda bulundu. Protesto da
sadece gösteri amaçlıydı. Yani demem o ki; tabiri caizse, bizim İÇİMİZDEKİ
İRLANDALILAR, her daim rant peşinde vede ne ülke, ne de halk umurlarında
değil açıkçası.Tam da kışa girerken, yeni eğitim-öğretim sezonu başlarken halka
biraz nefes alacak adımlar atılması gerekiyor. Etiketlere hile yapıp, 5 günde
bir, %100, %150 zam basan ticari kuruluşların, marketlerin etiket incelemeleri
yapılması lazım. Hatta mümkünse yurt genelinde olmalı bu denetimler. Kamu
kurumlarında olağanca israfın önüne geçilmeli. Makam araçlarının biraz da keyfi
kullanımları denetlenmeli. Esasında 550 olan milletvekilliği sayısının da 600
olması, şu esnada olmalımıydı diye de düşünmüyor değilim. Artık ciddi ciddi
anlaşılıyor ki ülke ekonomisi için üretim şart. Üretim ekonomisiyle bu krizler
atlatılabilir ve güçlü bir ülke olunabilir. İthalât yaptığın ülke, an gelir
ilişkilerin gerildiğinde ürünlerine ambargo da koyabilir, fiyatını da tavana
çıkarabilir. Bugün ithal kağıtların fiyatı %50 arttığı için bir çok gazete bile
basılamıyor. Oysa ki özelleştikten sonra kapatılmaya mahkûm olan kağıt
fabrikamız SEKA olsaydı belki de bu denli kağıt zamından etkilenmeyebilirdik.
Sözün özü sat kurtul fikri, her zaman da isabetli vukuu bulmuyor. Üretim
olmayıp tüketimin olduğu yerde elbetteki gün gelir krizler çıkacaktır. Hele ki
kurtlar sofrasının ortasında olan bir ülke için bu kaçınılmazdır. Büyük önder
Atatürk'ün de söylediği gibi "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük
olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, meydana gelen
zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner." Ömrünüz herZAMan güzel,
ZAMınız her ZAMan az olsun. Sağlıcakla kalın...