Hafta içinde herhangi bir güne denk
geldiğinde, resmî tatil olacak diye sadece kamu çalışanlarını sevindiren 30
Ağustos Zafer Bayramını kutladık sessizce. Öyle ya; bu gün ne olmuş, niye tatil
oluyor, neyin zaferini kutluyoruz diye öylesine sorulup araştırmaya dahi
tenezzül edilmeyen bir zaferin andı bugün. Tarihini merak etmeyen ve
araştırmaktan da elzem duyan uzak bir nesille meçhule doğru yol alıyoruz.
Ecdadımızın kanıyla yazdığı, ama bizim okumaya dahi tenezzül
etmediğimiz geçmişimizi bizden iyi bilenler, tekrar o rûh ayağa kalkmasın diye
korku ve endişe içinde ülkemize oyun içinde oyun çeviriyorlar.
Misal Amerika; S-400 füzelerinin kendisinden başka bir ülkeden
alınmasını istemiyor. NEDEN?!
Yunanistan, devasa orman
yangınında vatandaşını yakma pahasına dahi Türkiye'nin yardım talebini red
ediyor. BU TEDİRGİNLİK NEDEN?!
İşte bu tedirginliklerin en büyük nedeni, tarihte hiçbir zaman
yıkılmadan yeniden farklı isimlerle kurulmuş 16 TÜRK DEVLETİ'nin asil gücüdür.
Hatırlayalım; Zafer Bayramımıza vesile olan BÜYÜK TAARRUZU...
Sakarya Meydan
Muharebesiyle düşman geri püskürtülse de yurttan tamamen atılamamıştı. Asker
bir hayli yorgun düşmüş, yeniden toparlanma süreci gerekiyordu. Bu süreç biraz
uzayınca, mecliste homurdanmalar başlamış, Mustafa Kemal'in de başkomutanlığı
yeniden sorgulanır olmuştu. 4. Kez oylamaya sunulan başkomutanlık, meclisten
yeterli oyu alamayınca da iptal edildi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal de nutukta şöyle bir konuşma yapar:
"Bu dakikada ordu komutansızdır. Eğer ben, orduya komuta etmeyi
sürdürüyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum. Mecliste beliren oylara
göre hemen komutadan el çekmek isterdim. Başkomutanlığımın sona erdiğini
hükûmete bildirirdim. Ama önlenemeyecek bir kötülüğe yol açmamak zorunluluğu
karşısında kaldım. Düşman karşısında bulunan ordumuz, başsız bırakılamazdı.
Bunun için bırakamadım, bırakamam ve bırakmayacağım.”
6 Mayıs 1922’de Mustafa Kemal’in mecliste yaptığı konuşma üzerine yapılan
oylama sonucunda Mustafa Kemal’e verilen Başkomutanlık görevinin süresiz olarak
uzatılması kabul edildi.
Bunun üzerine büyük taarruz, yani büyük atak hücum başlamıştır artık.
Bin yıl evvel tarihler 26 Ağustos 1071'i gösterirken Malazgirt'te Sultan
ALPARSLAN 'ın Türklere açtığı Anadolu kapılarını, yine bir 26 Ağustosta da bir
yiğit nefer, buraya çöreklenmiş düşman ordularını bertaraf etmiştir.
Afyon'a Ankara'ya kadar gelmiş olan düşmanı 30 Ağustos 1922'de püskürtmüş,
9Eylülde de düşmanı denize dökmüştür.
30 Ağustos Zafer Bayramı yani Büyük Taarruz, bir şahlanışın, ayağa kalkışın bu
ülkenin hangi şartlarda olursa olsun asla pes etmeyeceğinin adıdır.
İşte birilerinin "füzelerinizi bizden başka ülkelerden almayın" diye
kargaşa çıkarmasının derinliklerinde, bu korku vardır.
"Biz tarihimizin ışığını takip
edersek eğer, ufkumuz zaten aydınlık olacaktır!"
ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Sağlıcakla kalın...